Neyzen Ahmet Coşar, "UZUN İNCE BİR YOLDAYIM..." | MERSİN MOZAİK

Neyzen Ahmet Coşar, "UZUN İNCE BİR YOLDAYIM..."

Neyzen Ahmet Coşar, mersinmozaik.com

Neyzen Ahmet Coşar, "İnsan tüm canlılar gibi doğar, yaşar, büyür ve ölür. Peki konu bu kadar basit mi? Öyle olsaydı hayvandan, bitkiden ne farkımız olurdu. Halbuki insan, yaratılan tüm diğer canlılardan farklı ve üstün özelliklere sahiptir. Yaratılmış her şey bir şekilde insana hizmet eder. Bu durum insana aynı zamanda bir misyon yükler. İnsan da diğer insanlara, hayvanlara, bitkilere ve doğaya karşı sorumludur."

Neyzen Ahmet Coşar, öncülüğünü yapıp kurduğu derneği engin bilgi birikimi ve yeteneğiyle Mevlevihane'ye dönüştürerek Mersin'de Hazreti Mevlana Kültürünün gelişmesine katkı veren, modern görüşlü, Atatütk İlke ve Deverimlerine gönülden bağlı kentimizin hukuk, kültür ve sanat gelişimine katkılar sağlamayı sürdürüyor.

Mevlevihane'deki son gelişmeleri önümüzdeki süreçete sizllerle paylaşacağız.

Yakın geçmişte motosikletl dünyasına katılan Coşar, üstün kavrama anlayışıyla kısa sürede yetkin bir sürücü oldu, size yurtdışında İngilizce yayınlanıp özellikle motosiklet çevrelerinde yoğun ilgi gören yazısını sunuyoruz.

Okurken hoşça zaman geçirmeniz dileklerimizle...

Mersinmozaik.com

 

UZUN İNCE BİR YOLDAYIM...

Kur’an-ı Kerim oku ayeti ile başlar. Bu ilk emirdir. Mevlana Celaledin-i Rumi’nin ünlü eseri mesnevi ise dinle kelimesi ile başlar. Kutsal kitabımızın oku emri ile başlaması oldukça düşündürücüdür. Bu kelime tesadüfen seçilmiş olamaz. Bu emir geldiğinde Kur’an henüz olmadığına göre Peygamberimiz neyi okuyacaktı. Derinlemesine düşünüldüğünde, okuması gerekenin, tüm alemi, yaratılan her şeyi, bunlardaki sırrı ve insanın kendini, kendisindeki sırrı ve gerçeği okuması gerektiği anlaşılacaktır. Aynı şekilde yaklaşık 26.000 beyitten oluşan Mesnevinin dinle kelimesi ile başlaması da tesadüf olamazdı. İnsan okuyarak ve dinleyerek öğrenir.

İnsan tüm canlılar gibi doğar, yaşar, büyür ve ölür. Peki konu bu kadar basit mi? Öyle olsaydı hayvandan, bitkiden ne farkımız olurdu. Halbuki insan, yaratılan tüm diğer canlılardan farklı ve üstün özelliklere sahiptir. Yaratılmış her şey bir şekilde insana hizmet eder. Bu durum insana aynı zamanda bir misyon yükler. İnsan da diğer insanlara, hayvanlara, bitkilere ve doğaya karşı sorumludur.

Nasıl daha iyi bir motosiklet sürücüsü olunur adlı kitap ile tanıştığımda bir cümle beni derinden etkiledi. Doğrusu bu, motosiklet eğitimine dair bir kitaptan beklemediğim bir cümle idi. İyi bir motosiklet sürücüsü olabilmek için İYİ BİR İNSAN OLMAK gerektiği yazıyordu. Tüm kutsal kitaplar İYİ BİR İNSAN olmak için neler yapılması yada yapılmaması gerektiğini yazıyor. Motosiklet eğitimi ile ilgili bir kitabın ilk sayfalarında bu bilgi ile karşılaşmak söz konusu kitabı daha derin ve düşünerek okumama sebep oldu. Aldığım motosiklet eğitimlerinden sonra uzun bir tura çıkmadan önce hocam Güney Gedik’ten son bir tavsiye istediğimde; “bir Mevlevi gibi sür, yeterli” demişti. Motosiklet yol sanatı kitabı ve OMM Derneği'nin bizlerle buluşturduğu diğer kitaplarını okudukça tasavvufla çok paralel bilgiler olduğunu tespit ettim. Bu beni çok heyecanlandırdı. Görebildiğim benzerlikleri not etmeye başladım. Şimdi bu konuları sizlerle paylaşmaya çalışacağım.

Uzun ince bir yoldayız hepimiz. Ömür dediğimiz bu yolculuğun ne zaman biteceği ise belli değil. Zaman hiç durmaz, ömür ise sınırlıdır. Ömür denilen bu sürüşü en güzel ve anlamlı tamamlayabilmek için ihtiyacımız olan şey; öğrenmek, öğrenmek için de meraklı olmaktır. Meraklı olan insanlar için öğrenmek hiç bitmeyen bir süreçtir. Okuduğum bir kitapta yaşlı kime denir diye bir soru vardı. Cevabı ise çok anlamlıydı. Öğrenme isteğini kaybetmiş bir insan kaç yaşında olursa olsun yaşlıdır. Hayatı anlamlandıran şey ise insanın diğer canlılardan farklı olarak sadece kendisi için yaşamaması, diğer yaradılanlar için yapması gerekenleri fedakarca hatta karşılıksız yapmasıdır.

Derviş için asıl yolculuk, kulun rabbine doğru olan yolculuğudur. Bu yol son derece zor, mücadelelerle dolu, bir o kadar da keyiflidir. Yolculuk çok uzun ama aynı zamanda da kısadır. Zira bu yolculuk kulun kendisinden kendi özüne doğru yaptığı içsel ve kutsal bir yolculuktur. İnsanın yaratılma nedenini anlamlandırdığı, nefsine karşı mücadele verdiği, kendini bulma yolculuğudur .İnsanın nefsi ile olan bu mücadelesi onu diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerden biridir. Bu mücadelesinin başlangıcında insan, motosiklet hayatının başında olduğu gibi BİLİNÇSİZ YETERSİZDİR. Derviş okudukça, dinledikçe, ibadet ettikçe ama en önemlisi derin düşünmeye başladıkça (tefekkür) bilinçlenmeye başlar, farkındalık kazanır. Ancak doğru davranışları bilgi olarak öğrense de hemen nefsine söz geçirip uygulamaya geçiremez. Bu aşamaya gelindiğinde derviş BİLİNÇLİ YETERSİZDİR. Çalışarak, nefsi ile mücadele ederek doğru davranışları sergilemeye başlar. Böylece BİLİNÇLİ YETERLİ hale gelir. Bu davranışlar hale dönüşüp içselleştiğinde (düşünmeden doğru davranışları sergilemek) ise insan BİLİNÇSİZ YETERLİ olur. Bu artık insanın olgunluk evresidir. O artık kamil insandır.

Senin canının içinde bir can var

O canı ara

Beden dağının içinde bir mücevher var

O mücevherin madenini ara!

A yürüyüp giden sufi, gücün yeterse ara,

Ama dışarıda değil, aradığını kendinde ara

Hz.Mevlana

 

Bayram özünü bildi, bileni anda buldu.

Bulan ol kendi oldu,

Sen seni bil, sen seni.

Hacı Bayram-ı Veli

Motosiklet eğitime başladığımda öğrendiğim ilk bilgilerden birinin, iyi bir sürücü olabilmek için, iyi bir insan olmak gerekliliği olduğunu yukarıda söylemiştim. Yine motosiklet yol sanatı, 1.bölümde daha iyi bir sürücü olmak için; “davranış biçimlerinin ve konsantrasyonun” da sürüş becerilerini etkilediğinden, ancak uygun davranışları geliştirmenin basit bir iş olmadığından bahseder. Tıpkı dervişin doğru davranışları kolaylıkla edinememesi gibi. Yine bu bölümde hatalarımızdan ders almamız gerektiği, deneyimlerden ders çıkarmaya direnmek konuları yer almaktadır. Bazı istatiksel veriler paylaşıldıktan sonra, “Bu bulgular, deneyimlerden bir şeyler öğrenmek konusunda pek de iyi olmadığımızı gösteriyor. Kazaya karışan pek çok sürücü kendisinin de hatası olduğunu kabul etmez. Bir kazada sizin payınız olduğunu düşünmüyorsanız, bu kazadan öğrenecek bir şeyiniz olduğunu da düşünmezsiniz. Böylece ne sürüş tekniğiniz gelişir ne de kazanın meydana gelmesine neden olan hata giderilmiş olur.” denmektedir. Bazı dervişler de başlarına gelen olaylarda doğrudan karşıyı suçlarlar ve kendilerinde kusur görmezler. Bu tip insanların değişmesi doğru davranışları edinmeleri çok zordur. Halbuki kendi hatasını görüp kabullenen bir insan değişebilir. Yaptığımız hatalardan dersler çıkarabilirsek, zararımızı kara dönüştürebiliriz.

Diğer yol kullanıcılarına karşı tutum başlığı altında ise” iyi bir sürüş yapıcı davranışları ve diğer yol kullanıcılarına karşı düşünceli olmayı gerektirir” diyor. Bu cümleyi pek ala ömür sürüşümüzde hayatı birlikte yaşadığımız insanlar ve diğer yaratılanlara karşı yapıcı davranışlar ve düşünceli olmalıyız şeklinde anlayabiliriz.

Sürüş hırsı (red mist), sürüş hırsı motosiklet yol sanatında doğru olmayan bir davranış olarak belirtilmiştir. Hayata karşı da insan hırslı olmamalıdır. Dünya malı, makam ve mevki gelip geçicidir. Bunları hırs edinen insan hayat yolculuğunun tadını çıkaramaz. Hırsları gerçekleri görmesini engeller, hayat sürüşünde ciddi kazalar yapmasına neden olur.

Tetikte olmak; risklerin neler olduğunu bilerek az miktarda kaygı duymak tetikte ve tepki vermeye hazır olmaya yardımcı olur. Hiç kaygı duymamak yanıt verme yetimizi körelterek yeterince hızlı tepki vermemeye yol açar. Çok fazla kaygı da gelen bilgiyi işleyerek uygun biçimde yanıtlayamamaya sebep olur. Bu hal dervişlikte de aynen geçeridir ve motosiklet yol sanatında anlatılan eğitimden sonra oluşan güven duygusunun tehlikeli olması ile yakından ilişkilidir. Dervişin çok kaygılı olması onu ümitsizliğe iterek, doğru davranışları sergilemesini engeller. Kendinden emin olması ise onu korumasız hale getirerek manevi tehlikelerle karşı karşıya bırakır. Onun için denilmiştir ki; mümin ümit ile ümitsizlik arasında gider gelir. Yani tetikte olmalıdır.

 

Bildiğimiz gibi motosiklet yol sanatındaki sistemin 5 aşaması vardır: Bilgi, konum, hız, vites ve ivme.

Hayatımızın her aşamasında önemli-önemsiz pek çok kararlar alırız. Doğru karar verme bilgi toplamayı ve toplanan bilginin doğru işlenmesini gerektirir. Motosiklette bilgi toplamak sistemin ilk aşamasıdır. Bu bilgiye göre konum hız vites ve ivme ayarlanır. Derviş de bilgi toplamalı ve hayattaki konumunu bu bilgiye göre belirlemelidir. Her an doğru bilgilerle hareket edip yeni konuma hazır olmalıdır. Mesela bilgi bize öfkelenip nefsimize uyacağımızı ya da günah işleyeceğimizi söylüyorsa hemen o ortamdan uzaklaşmamız gerekir. Yani o ortamdan uzak bir konum seçmeliyiz. Motosiklette yaptığımız gibi. Eğer ortamdan uzaklaşmamız mümkün değilse, o zaman da sabretmeyi, sessiz kalmayı ve öfkemize hakim olmayı becerebilmeliyiz. Tehlike bilgisi geldiğinde, tehlikeye doğru giderken hızımızı da azaltmalıyız. Yani olayların üzerine daha yavaş daha sakin gitmeliyiz. Bu hız günaha girmeden durabileceğimiz bir hız olmalıdır. Bu hıza uygun vites ise bizim maneviyatımız, inancımız ve ahlaki değerlerimizdir. Bu tehlikeli ortamdan kurtulur kurtulmaz, yeni hedefimize doğru ivmelenmeliyiz.

Motosiklet yol sanatında arka gözlem diye bir kavram var. İyi bir sürücü aynalarını sürekli kullanarak sık sık arkasında olup bitenleri gözleyerek bilgi alır. Aynadan geriye baktığımız sürece önümüzü göremeyiz. Halbuki bu sırada yolculuk devam etmektedir. Aynaya bakmazsak da arkadaki tehlikeleri göremeyiz. O zaman arkaya ne zaman ve ne kadar bakacağımıza da iyi karar vermeliyiz. Babam “iyi bir sürücü önüne baktığı kadar arkasına da bakmalı” derdi. Derviş de geçmişini unutmamalı zaman zaman nereden geldiğini hatırlayarak geçmişinden dersler çıkarmalı, aynı hataları yapmaktan kaçınmalıdır.

Sistemin esnek kullanımı; yeni bilgiler geldikçe, sistemin hangi aşamasında olursak olalım sistemi yeniden başlatmalıyız. Bu kural aynen dervişlikte de geçerlidir. Derviş esnek olmalıdır. Gelen her yeni bilgi ile konumunu, hızını, vitesini yeniden belirlemeli ve sonrasında yeni konumuna doğru ivmelenmelidir. Derviş esnek olduğu gibi, yumuşak huylu ve akıcı olmalıdır da.

Düşünüyorum da motosiklet yol sanatı ile tasavvufi bilgilerin benzerliğini değil de benzeşmeyen yönlerini yazmak daha kolay olurmuş. Çünkü benzeşmeyen bir yön yok!

Hepinize ister hayat sürüşünüz isterseniz de motosiklet sürüşünüzde, Güvenli, sistemli, anlamlı, sorumluluklarının farkında, su gibi yumuşak , akıcı ve keyifli sürüşler dilerim.