Mersin’in Sİ T yapıları ise gerek yerel yönetimlerin duyarsızlıkları, gerekse kaynak yetersizliği nedeniyle kaderlerine terk edilmiş durumda yıkılmaya bekliyor!
Acı tatlı nice yaşanmışlıklara mekân olan özgün Mersin evlerinin ilk sahipleri bu dünyadan göçeli yıllar olsa da; şimdilerde üçüncü dördüncü kuşak mirasçılarının mülkiyetine geçen yapıların geleceği belirsizliğini koruyor...
Vefatlar ekseninde miras yoluyla sahipleri çoğalan tarihi değere sahip taşınmazların çöken çatılarını, yıkılan duvarlarını, çürüyen doğramalarını, kırılan camlarını elden geçirip içerilerine nefes katan kurumun eksikliği Mersin kamuoyunca ihmalkarlık olarak değerlendiriliyor.
Giderek harabe ve atıl bir görünüme bürünen yapılar, adeta “Siz gittiniz, neden bizi hoyrat ellere bıraktınız?” dercesine gidenlerin ardından bakarken, Kastamonu, Beypazarı, Safranbolu, Muğla, Eskişehir-Odunpazarı vb kentlerde yıllar önce projeler geliştirilerek benzer tarihi yapılar yıllar önce kurtarılarak örnekleştiler.
Mersin’in Sİ T yapıları ise gerek yerel yönetimlerin duyarsızlıkları, gerekse kaynak yetersizliği nedeniyle kaderlerine terk edilmiş durumda yıkılmaya bekliyor!
Diğer yandan mülk sahiplerinin de çözümsüzlük sonucu yapılara ilgilerinin giderek azalması, umutlarının kesildiği yorumlarını beraberinde getiriyor.
Çünkü mülk sahipleri, günün anlayışına uymayan konutlara mali ve bürokratik nedenlerle yıllardır hiçbir tasarrufta bulunamıyorlar. Özetle, SİT yapılar ne yıkılabiliyor ne de restore edilip kullanıma açılabiliyor.
Geçmişin mirası, geleceğin emaneti olan özgün Mersin evlerinin kurtarılması için ilgili kurumlar bir an önce harekete geçmelidirler...