Abdullah Ayan | Demokrasiyle gelip demokrasiyi katledenler.. (İsrail ve Netanyahu) | MERSİN MOZAİK
Abdullah Ayan

Abdullah Ayan

Demokrasiyle gelip demokrasiyi katledenler.. (İsrail ve Netanyahu)


Otoriter liderler ne ölçüde birbirlerinden kopya çekiyorlar bilinmez ama seçim kazanma tarzlarından ülke yönetme biçimlerine kadar öylesine benzer politikalarla yol alıyorlar ki, bu kadar çok benzerlik tesadüf olamaz diye düşünmeden edemiyor insan…

Yüksek Mahkemeyi devre dışı bırakarak tüm yargıyı denetimi altına alma girişimleriyle tüm ülkeyi sokağa döken, İsrail’ in kurulduğu günden beri görmediği en gerici, ırkçı, faşist partilerini bir araya toplayarak altı kez postalanmasına rağmen yedinci kez iktidarı ele geçiren Netanyahu…

İsrail’ i aşırı dinci Siyonistlerle, laikler arasında düşman cephelere ayırarak iktidar olmayı sürdüren hakkında pek çok yolsuzluk dosyasını iktidar gücüyle örten Netanyahu ve şürekasının hedefinde Yüksek Mahkemenin yetkilerinin sınırlandırılması, yargının, hâkimlerin seçimi üzerindeki etkisinin budanması ve hepsinden önemlisi Meclisten geçen yasaları Yüksek Mahkemenin bozma yetkisinin elinden alınması, iktidarın yargıç atamalarında söz sahibi olması gibi özellikle laik kesimleri isyan noktasına getiren yasal düzenleme girişimleri…

Bir aydır ülke protestolarla sarsılıyor, gerici iktidarı savunanlar gösterilerin arkasında dış düşman arıyor ve benzer ülkelere benzer moda haliyle ABD hedef tahtasında…

Oysa dış düşman yok, iktidarını desteklemeyen tüm toplumu karşı cepheye koyup şeytanlaştıran dikta heveslisi yöneticilerin aşina olduğumuz dikta hevesleri var…

Öyle olmasa dokuz buçuk milyon nüfuslu İsrail’ de hangi dış mihrak milyonlarca insanı meydanlara toplayıp ülke tarihinin en büyük gösterilerini organize edebilir?

Ya da Netanyahu koalisyon hükümetinde yer alan Savunma Bakanının içinde yer aldığı koalisyon hükümetiyle ilgili söylediği ‘düzenlemeler milli güvenliği tehdit ediyor’ görüşleri…

Aslında Savunma Bakanı Gallant’ ın milli güvenlik kaygısı boşuna değil…

İsrail tarihinin en gerici hükümetinin yargıyı denetim altına girişimi sonrası çok sayıda yedek asker göreve gitmeyi reddederek protestolara katılma yolunu tercih ediyor…

Bu ise İsrail gibi güvenlik politikalarını her şeyin üzerinde tutan bir ülkede ciddi zaaf yaratıyor…

Ve Netanyahu’ ya asıl geri adım attıran en büyük hamle sendikalardan geliyor;

Genel grev çağrısı ardından ülkede özellikle ulaşım duruyor, iç ve dış hat uçak seferleri iptal ediliyor. Yurt dışındaki tüm havayolu şirketleri İsrail’ e uçuşları erteliyor…

ABD özellikle de Başkan Biden İsrail’ de yaşanan olaylarda ülkesinin sorumlu tutulmasından rahatsız..

ABD Başkanı Joe Biden konu İsrail olunca medyanın sorularına çok kapsamlı ve biraz da sert yanıtlar vermesi gözlerden kaçmıyor…

Özellikle de İsrail'in iç işlerine karıştıkları yönündeki iddiaları ret ediyor ve ekliyor:

"Müdahale etmiyoruz. Bu husustaki pozisyonumu biliyorlar. Amerika'nın pozisyonunu biliyorlar. Amerikan Yahudilerinin pozisyonunu biliyorlar…

Biden’ in Amerikan Yahudilerini referans vermesi boşuna değil.

Zira bilim ve insanlarından sanatçılara, sivil toplum örgütlerinden vakıflara büyük sayıda ABD’li Yahudi yayınladıkları bildiriyle Netanyahu koalisyon hükümetinin darbeyi çağrıştıran girişimini oldukça sert ifadelerle kınamış ve tasarının geri çekilmesini istemişti.

Biden’ in açıklamaları yukarıdaki cümleyle de sınırlı değil…

Yargı reformu tartışmaları nedeniyle protestolara sahne olan İsrail'in demokrasisi ile ilgili endişelenip endişelenmediği sorusuna; "İsrail'in birçok güçlü destekçisi gibi ben de çok endişeliyim." yanıtını veriyor ve ekliyor:" İsrail zor bir süreçten geçiyor ve bunu müzakerelerle barış içinde halletmeleri gerekiyor, umuyorum ki, Netanyahu yargı reformu düzenlemesinden vazgeçer. Çünkü bu yol çıkmaz ve bu yolda devam edemezler. ” yanıtıyla diplomasi dilini de aşan ifadeleri tercih ettiği dikkatlerden kaçmamalı….

Netanyahu'yu Washington'a davet edip etmeyeceğine ilişkin soruya Biden’ ın verdiği yanıt ta aslında mevcut İsrail yönetimine duyduğu tepkinin yansıması:

"Hayır, yakın zamanda değil." diye Netanyahu’ ya kapıları kapatmakla kalmıyor. Telefonda İsrail Başbakanı ile görüşüp görüşmediği sorularına da Biden oldukça gergin yanıtlar veriyor ve ‘Netanyahu'yla telefonda konuşmadığını, ona verilmesi gereken mesajı ABD’ nin İsrail'deki büyükelçisi yoluyla ilettiğini’ söylüyor…

Mesajın ne olduğu henüz açıklanmasa da, Netanyahu sıkça duymaya alıştığımız yanıtı vermekte gecikmedi; "İsrail egemen bir ülkedir ve kararlarını kendi verir, en iyi dostları dâhil dışarıdan gelen baskılarla karar vermez.

Keskin çıkışın ardından yumuşayan ifade de dikkatlerden kaçmadı:

Başkan Biden'ı 40 yıldan uzun süredir tanıyorum ve İsrail'e uzun zamandan beri devam eden bağlılığını takdir ediyorum. ABD ile İsrail arasındaki sarsılmaz ittifak, ara sıra ortaya çıkan anlaşmazlıkları her zaman aşar."

Sonunda Netanyahu pamuk ipliğine bağlı koalisyon hükümetinin sarsıldığını ve kendi partisinden milletvekillerinin bile bu gözü kararmış gidişe dur dediğini görünce yargıyı denetim altına alacak yasa tasarısını geri çekiyor, ama şimdilik…

Şimdilik, çünkü tasarı tümüyle ortadan kalkmış değil. Netanyahu ve destekçileri Parlamento görüşmelerinin bir ay sonraya ertelendiğini söyleyerek, protestoların yatışması toplumsal tepkinin azalması beklentilerine bel bağladıklarını gösteriyor…

Yasanın geri çekilmesiyle, meydanları dolduran milyonların öfkesi gerçekten dinecek mi?

Bu kez öyle olmayabilir…

Çünkü Netanyahu ve avenesinin toplumu cepheleştirme planı bu kez ve oldukça yüksek ihtimalle o bölünmeyi yapanları vuracak gibi…

Protestocular artık tasarının geri çekilmesinin ötesinde yolsuzluklar bataklığında boğulmakta olan Netanyahu’ nun istifa etmesini ve ele geçirmeye çalıştığı yargının önünde hesap vermesini istiyor…

Beklentiler ne ölçüde karşılanır hep birlikte sanılandan da kısa sürede alacağız sorunun yanıtını…

Ama yaşananlardan tartışmasız çıkarılacak dersler var…

O derslerin başında ise “İsrail’ de hiçbir şey eskisi gibi olmayacak…” tespiti geliyor…



ARŞİV YAZILAR