Bedir Solmaz | İğde kokusu... | MERSİN MOZAİK
Bedir Solmaz

Bedir Solmaz

İğde kokusu...


Nisanın da çoğu gitti azı kaldı...
Sabahın erken saatleri hava limon serinliğinde, çoğa kalmaz sıcaklardan yakınmaya başlarız…

Sabah koşusunda daldığım derin düşüncelerden soluduğum kokuyla koptum... 

Bu güzel kokuyu bir yerlerden tanıyordum…

Evet evet, beni ayıktıran koku iğde ağacı çiçeklerinden yayılıyordu…

Hani,”Bastım da kırıldı iğdenin dalı / Kötüye düşenin böyle olur hali…” diye süren bir türkü de var; kötü, kötülükler artık her yerde…

İğde bana Anadolu bozkırının su kenarlarını çağrıştırır hep...

Düşüncelerim iğde kokusuna odaklanınca, Mersin Belediyesi'nde çalıştığım süreçte, yine mevsimin bugünlerinde sabah işe giderken Silifke Caddesi üzerinde eğitime son verilen çocukluğumuzun gözdesi Çankaya İlkokulu’nun karşı köşesindeki yıkılan Sursok Hamamı’nın yerine yapılan çay bahçesinin önünden geçerken geride kalan yılları çağrıştıran kokuyu birçok kez soluduğumu anımsadım... 

Gözlerim kokunun yayıldığı iğde ağacını aradı; aa bir de ne göreyim, çevreyi mis gibi kokuya boğan küçücük bir ağaççık değil mi?

"Ağaç küçük olsa da, etrafa yaydığı kokunun verdiği haz güzel..." dedim ya, özünde buram buram Anadolu kokuyor…

Ah bizi sevdiklerimizden koparan arsız zaman ah…

Geçmez sandığım günler su gibi akıp gitmiş, sonuna doğru yaklaştığımız ömür kilometresinin çoğunluğunu doldurduk!…

Siz Cahit Sıtkı’nın “Yaş otuz beş yolun yarısı…” dediğine bakmayın, o eskidendi...

Artık kimin nasıl öleceği belli değil!..

Teknoloji geliştikçe ölümün türleri de çeşitleniyor!

Yurdumuz doğrudan bir savaşa girmemesine karşın, gün geçmiyor ki insanların yüreği trafik, uçak, iş, tren ve deniz kazaları, kanser, mafya hesaplaşması, töre cinayeti gibi olaylarda verdikleri kayıplarla dağlanmasın!

Hele bir de yoksulluk denen kırım makinesi var ki, insanlık ağacının kökünü sinsi sinsi kemiriyor!

Hani dünya nimetleri tüm insanlık içindi!

Hani Tanrı’nın verdiği canı ancak yine O alabilirdi!

Bunca hırs, açgözlülük niye?

Kabul ediyorum, her sahiplik kaybetme riskini de koynunda taşır; daha çok tüketmek uğruna canavarlaşmanın bu kadarı da olmaz ki!

Hep yüreğimiz ağzımızda ömür tüketir olduk!

Sabah evden güle oynaya uğurladığınız canınızdan çok sevdiğiniz bir yakınınızın acı haberiyle sarsılmayacağımızın garantisi yoktur!

İnsanların rahatı için geliştirilen hizmet araçları, yine insanların kullanımında adeta bir ölüm makinesine dönüşebiliyor!

Çağlar öncesinin köhne geleneğinin prangasından kurtaramadığımız insancıklar, sözde namuslarını temizlemek adına, kendi kanından canından çocuklarına gözünü kırpmadan kesiyor!..

İğde kokusunun güzelliğini anlatmak adına başladığım yazıyı yakınmaya dönüştürüp içinizi kararttım yine!

Ne yapayım elimde değil, çevremdeki çirkinlikleri görmezden gelemiyorum!

Tarihi Sorsuk Hamamı yıkıldı, iğde ağacı kesildi, Çay Bibahçesi'nin yerine de sözde modern görünümlü kafe konduruldu... 

Beton yığınlarıyla kuşatılmamış yeşillikler ortasındaki Mersin’de, bir iğde ağacının altında oturup güzelliklere dair şeyler düşünmeyi ne çok isterdim ah bir bilseniz…



ARŞİV YAZILAR