Yıldız,”Anamur, kentimizin en önemli tarım ve turizm bölgelerinin başında gelmektedir. Daha doğru tarif etmek gerekirse tarımı ve turizmi çıkarırsanız Anamur diye bir ilçe kalmaz…”
Gün geçmiyor ki çevre ihlalleri kamuoyuna yansımasın…
ÇED süreçleri devre dışı bırakılarak taşocağı, madenocağı, mermerocağından sonra jeotermal enerji santrali gündemde…
Seracılığa dayalı tarımıyla öne çıkan Anamur’da jeotermal kaynak suyu arama ruhsatı verilmesi tepki topluyor.
İlgili şirkete 3 farklı nokta için ‘ÇED gerekli değildir’ kararı verilmesi yörede tarımla uğraşan vatandaşlar tarafından tepkiyle karşılanırken, Mersin Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyesi Abdurrahman Yıldız, Mersin’i toprağına sahip çıkmaya çaüırdı.
Jeotermal enerji kısaca yer ısısı olup, yer kabuğunun çeşitli derinliklerinde birikmiş basınç altındaki sıcak su, buhar, gaz veya sıcak kuru kayaçların içerdiği termal enerji olduğuna dikkat çeken Abdurrahman Yıldız, “Jeotermal atık sular, yüksek miktarda tuz, bor, tarımsal üretim için zararlı madde, arsenik gibi fiziksel zehirli maddeler ve su kirliliği yapan maddeler içerdiği için, jeotermal akışkanların kontrolsüz olarak yüzey üstü su kaynaklarına boşaltılması durumunda, yüzey ve yeraltı suları kirlenmektedir. Bu tespitte de görüldüğü üzere özellikle tarımsal üretim jeotermal enerji üretimi ile yan yana getirilemez…”dedi.
Jeenjeksiyon sürecinin doğru anlaşılması gerektiğine işaret eden Yıldız, özetle şu görüşleri dile getirdi:
“Reenjeksiyon; enerji üretmek için yeryüzüne aldığınız suların yeniden kendi alanına enjekte edilmesidir. Anamur örneğinde en büyük sorunda buradan kaynaklanmaktadır. Ortalama 1500-2000 metre derinden çıkarılan jeotermal akışkanın, enerji üretiminden sonra yeniden daha derine enjekte edilmeyeceği mevcut ülkemiz uygulamalarından bilinmektedir. Özellikle Menderes havzasında büyük soruna sebep olan ve neredeyse tarımsal üretimi bitme noktasına getirdiği her çevre tarafından bilinen bir gerçektir. Anamur, kentimizin en önemli tarım ve turizm bölgelerinin başında gelmektedir. Daha doğru tarif etmek gerekirse tarımı ve turizmi çıkarırsanız Anamur diye bir ilçe kalmaz. Özellikle gıda bulmanın neredeyse artık bir kriz haline geldiği ülkemizde, bu tarz katliamlar ancak ‘ihanet’ile izah edilebilir. Dünyada dolayısıyla da ülkemizde artık üretim paradigmaları değişmektedir. Ülkeyi ve kenti yönetenlerde hiç vakit kaybetmeden bu paradigmaya kendilerini ve siyasi dünyalarını uydurmalıdırlar. Gıda fiyatlarının bir yıl içinde yüzde yüz arttığı bir dönemde tarımsal üretime ket vurucu bu tip hareketler, toplumun kısa vadede açlıkla karşı-karşıya kalmasına neden olacaktır. Bu çerçevede başta Anamur halkı olmak üzere tüm Mersin’i duyarlılığa davet ediyorum. Toprağına, suyuna, tarımına, turizmine sahip çıkmaya çağırıyorum.”