Yakın tarihte Mersin’de hasarla sonuçlanan deprem yaşanmasa da, doğudan batıya uzanan Ecemiş Fay Hattı Toroslar’dan geçmektedir. Yani ilgili fayda meydana gelecek kırılma bölgede sıkıntı yaratma riski taşımaktadır.
Bugün, yani 6 Şubat 2023 Pazartesi günü saat 04.05 sıralarında Kahramanmaraş merkezli depremde birçok ilin yanı sıra Mersin’de belirgin şekilde sallanırken, paniğe kapılan vatandaşlar evlerini terk edip açık alanlara akın etti.
Türkiye’de kısa aralılarla sık sık meydana gelip can ve mal kaybıyla sonuçlanan deprem felaketlerine yönelik kalıcı çözümler üretildiği söylenemez…
Her depremin ardından yetkililerin “geçmiş olsun…” dilekleriyle örülü mesajlar paylaşıp toplanma alanları belirleyip, zaman zaman düzenlenen deprem tatbikatları düzenlemenin dışına önlem alınmamaktadır…
Mersin’e bakarsak, bütünün parçası olduğundan deprem konusunda benzer sıkıntılar mevcut…
Yakın tarihte Mersin’de hasarla sonuçlanan deprem yaşanmasa da, doğudan batıya uzanan Ecemiş Fay Hattı Toroslar’dan geçmektedir. Yani ilgili fayda meydana gelecek kırılma bölgede sıkıntı yaratma riski taşımaktadır.
Oysa teknik çevreler yıllardır üçüncü kuşak yapılaşma kapsamındaki özellikle Gazi Mustafa Kemal ve İsmet İnönü Bulvarları ile İstiklal, Silifke, Çakmak, Kuvayi Milliye caddeleri ve anarterlerdeki çok katlı yapılarda, o tarihlerde gündemde olmayan Deprem Yönetmenlikleri uygulanmadığından ilgili binaların acil olarak kontrolden geçirilmesi gerektiğini savunuluyor.
İlgili tezi, Okan Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Maden Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Ali Kahriman’ın “İzmir örneği göstermiştir ki, deprem tehdidine karşı betonun 50-60 yıllık teknik ömrü dikkate alınarak, yapıların 50 yılda bir yıkılıp yenisinin yapılması gerek...” yolundaki değerlendirmesi teknik çevrelerin tezini doğruluyor.
Prof. Dr. Ali Kahriman’ın saptamaları ışığında mevcut durumu irdelersek, Mersin’de 1970’li yıllarda başlayan yapsat furyasıyla oluşan 3. kuşak yapılar yıpranma sınırına dayanmış durumda. 1970’li yıllarda tohumlanan apartman kültürünün sonucu olarak Mersin’i çarpık fiziki değişikliğe uğratan, kâr eksenli yapsatçılık ürünü 43 yaşını doldurmuş binaların birçoğunun risk taşıdığı düşünülüyor.
Arşivleri göz attığımızda, Kentsel Dönüşümün yoğun tartışıldığı günlerde, kent planlamasının bir bütün olduğunu vurgulayan Mimarlar Odası önceki Başkanlarından Sabri Konak, “Öncelikli olarak, günümüz Mersin’inin üzerine yapılandığı başta Cami şerif, Mahmudiye, İhsaniye, Bahçe, Çankaya, Mesudiye, Turgut Reis ve Kiremithane mahalleleri olmak üzere, Gazi Mustafa Kemal Bulvarı ile deniz arasında kalan bütün bölge toptan ele alınıp değerlendirilmelidir. Başlatılan çalışmanın yan etkileri de olacaktır. Bunlar hesaplanmış mıdır? İstiklal Caddesi çeperi küçük parsellerden oluşan çöküntü bölgesine dönüşmüştür. Buraların acilen rehabilitasyonu yoluna gidilmelidir. Belediyelerce gerekli çalışmalar yapılmadığı için girişimciler bu bölgelere girmemektedir...”yolundaki saptamalarıyla karşılaşıyoruz.
Yapı stokunun yaşlılığı, kontrolsüz yapılan tadilkatlar risk unsuru olarak dayatmaktadır!
Dayatan gerçeklere karşın, gündeme geldiği günden beri bazı çevrelerin her derde deva olarak gördükleri kentsel dönüşüm, riskli bölgelerde uygulanmak yerine, Akdeniz-Çay Mahallesindeki Ataş arazisi ve Barış Mahallesinde başlatıldı.
Özetle, teknik çevrelerin, deprem riskine işaret ederek kentin bazı bölgelerindeki yapı stokunun yaşlı olduğuna dikkat çekip kentsel dönüşümün merkezden başlaması uyarısı dikkate alınıp 1980 öncesi yapıları taranarak riskli olanlar saptanarak yenilenmelidir.
Aksi durumda bölgede meydana gelecek olası bir depremde telafisi mümkün olmayan kayıplarla karşılaşabiliriz.