Kentin Taşınmaz Kültür Varlıkları kapsamındaki mimari dokusunun atıl kalıp yok olmasında başta belediye başkanları olmak üzere, gelmiş geçmiş tüm yetkililerin payı vardır… Akdeniz Belediyesi’nin sorumluluk alanı içinde konumlu Taşınmaz Kültür Varlıklarının gelecek kuşaklara aktarılması için teknik çevrelerin sesine kulak verilmelidir.
Bütüncül planlamadan uzak çarpık yapılaşmayla hacmi büyüyen Mersin’de taşınmaz kültür varlıkları yok olmaya terk edilmiş durumdalar.
Bazı mülk sahipleri ve belediyelerin tek tük restore ederek kurtardıkları sınırlı sayıdaki yapılar, ihmal edilmişliğin kanayan yarasına mehlem olmuyor.
Büyükşehir Belediyesi’nin restorasyon çalışmalarını sürdürdüğü Karamancılar Konağı ve Eski Gülnar Oteli, kentte ihmale uğrayan yapılardan sadece ikisi, onların kurtarılması sorunu çzömez!
Mersin’in birinci kuşak yapılarından oluşan çok sayıda Taşınmaz Kültür Varlığı yakılıp yıkılarak otoparklara dönüştürüldü!
Günün kullanım anlayışının dışında kalması, restorasyonun maliyeti, miras yoluyla mülkiyet sahipliğinin bölünmesi, belediyelerin duyarsızlığı gibi etkenlerle yapılar yok edilmeye terk ediliyor.
Geçmişte Adliye binasının taşınmasıyla birlikte umutlanan Mahmudiye Mahallesi’ndeki yapı sahipleri hayal kırıklığına uğrarken, avukatlar büro tercihlerinin bölgede inşa edilen plazalardan yana kullandılar.
Betonun gölgesinde kalan Taşınmaz Kültür Varlığı yapılar, duvarlarına çakılı ”Sit kapsamındadır, girilmesi tehlikeli ve yasaktır…” tabelalarıyla süsleniyor.
Mesudiye ve Mahmudiye mahallerinde kazanç hesabı yapan mülk sahipleri adına evdeki hesabın çarşıya uymadığının geçmişte görüştüğümüz mülk Behiye Külte’nin,”Ben yaşlı bir kadınım evi tamir ettirmeye gücüm yok. Yılların binası yıkıldı yıkılacak, her taraf dökülüyor, pislik içinde zabıta gelip ilgilensin…” diyerek yakınması yıllar geçse de kulaklarımızda çınlıyor...
Diğer bir mülk sahibi ise,”Adliye inşaatının başlamasıyla birlikte özellikle yakın çevrede daire ve dükkânların büyük değer kazanacağı havası esmeye başladı. Birçok insan büro yapılabilir düşüncesiyle evini satılığa çıkardı. Bu arada bölgede daha modern çok katlı yeni binalar yapıldı. Özetle eski yapılar betonun gölgesinde kaldı. Bakın çok evin camında satılık tabelası asılı, ancak kimse ilgilenmiyor. Çünkü günün kullanım anlayışı değiştiği için artık eskinin yüzüne dönüp bakan yok. Zaten mesafenin yakınlığı nedeniyle çok avukat bürosunu taşıma gereğini bile duymadı. Bırakın eski yapıların alıcı bulmasını yenilerde bile müşteri bekleyen çok sayıda boş mekân mevcut. Yani anlayacağınız evdeki hesap çarşıya uymadı; aralarında benim de bulunduğum beklentisi boş çıkan çok sayıda mülk sahibi sükûtu hayale uğradık…”görüşlerini dile getirmişti.
Teknik çevrelerin,” Birkaç yapının restore edilmesi, olumluysa da yeterli değil. Taşınmaz kültür varlıklarının kurtarılması için kamu kaynaklı fon oluşturulup ilgili yapıların tümünü kapsayacak proje hazırlanarak uygulanması zorunludur. Aksi durumda tarihi doku zamana yenik düşecektir…” yolundaki uyarı ve önerileri de dikkate alınmıyor.
Kentin Taşınmaz Kültür Varlıkları kapsamındaki mimari dokusunun atıl kalıp yok olmasında başta belediye başkanları olmak üzere, gelmiş geçmiş tüm yetkililerin payı vardır…
Özetle, Akdeniz Belediyesi’nin sorumluluk alanı içinde konumlu Taşınmaz Kültür Varlıklarının gelecek kuşaklara aktarılması için teknik çevrelerin sesine kulak verilmelidir.