Cavidan Demirağ: Suriye meselesi, başından beri yanlış yönetildi. Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesini hatırlamak gerekiyor. Komşularımızın içişlerine karışmama, kültürel ve tarihi bağlarımızı koruma, sormadan akıl vermeme gibi rehber ilkeler bugün de geçerli. Ancak gelinen noktada Suriye’den Türkiye’ye kontrolsüz bir göç akımı gerçekleşti. Bu insanlar arasında eğitimli gençler, kadın girişimciler olduğu gibi çaresizlikten, savaştan kaçan, hiçbir imkânı olmayanlar da var. Kayıt dışı ve plansız mülteci politikaları bugün toplumsal dengeleri zorluyor. Hem insani değerleri korumalı hem de kendi vatandaşımızın refahını unutmamalıyız.
Siyaset, iş dünyası ve sivil toplum alanlarındaki uzun yıllara dayanan deneyimiyle tanınan Cavidan Demirağ, Türkiye’nin yaşadığı çok boyutlu zorluklara karşın geleceğe dair umutlu bir tablo çiziyor. İnşaat mühendisi ve CHP üyesi bir iş insanı olarak hem kentleşme hem de kırsal kalkınma projelerinde aktif rol alan Demirağ, katıldığı söyleşide ülkenin ekonomik darboğazdan bölgesel gerilimlere, mülteci politikalarından toplumsal huzura kadar bir dizi başlığı ele aldı. Onun bakış açısına göre Türkiye, doğru politikalar, katılımcı demokrasi ve insani değerler temelinde yeniden ayağa kalkabilir.
Muhabir: Cavidan Hanım, öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Sizi hem CHP’li bir iş insanı, hem de inşaat mühendisi kimliğinizle tanıyoruz. Uzun yıllara dayanan siyasi ve toplumsal deneyiminiz var. Söze buradan başlamak istiyorum: Türkiye’nin özellikle son dönemde yaşadığı iç ve dış gelişmeler hakkında genel bir değerlendirme yapabilir misiniz?
Cavidan Demirağ: Teşekkür ederim, ben de davetiniz için size teşekkür ederim. Türkiye, son yıllarda gerçekten çoklu bir kriz ortamından geçiyor. Ekonomik sorunlar, komşularla yaşanan gerilimler, mülteci meselesi, toplumsal kutuplaşma derken vatandaşın gündemi ağırlaşıyor. Ülke kaynakları doğru değerlendirilemiyor ve insanların alım gücü hızla düşüyor. Buna ek olarak dış politikada yapılan hatalar, komşu ülkelerin içişlerine müdahale etme eğilimi ve bölgesel güçlerin etkisine açık hale gelmemiz, Türkiye’yi zor bir konumda bırakıyor.
Muhabir: Suriye meselesi özellikle çokça konuşuluyor. Siz de Mersin’de uzun yıllardır iş dünyasında aktif bir isimsiniz ve bölgedeki göçmen gerçekliğine yakından tanıksınız. Suriye politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cavidan Demirağ: Suriye meselesi, başından beri yanlış yönetildi. Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesini hatırlamak gerekiyor. Komşularımızın içişlerine karışmama, kültürel ve tarihi bağlarımızı koruma, sormadan akıl vermeme gibi rehber ilkeler bugün de geçerli. Ancak gelinen noktada Suriye’den Türkiye’ye kontrolsüz bir göç akımı gerçekleşti. Bu insanlar arasında eğitimli gençler, kadın girişimciler olduğu gibi çaresizlikten, savaştan kaçan, hiçbir imkânı olmayanlar da var. Kayıt dışı ve plansız mülteci politikaları bugün toplumsal dengeleri zorluyor. Hem insani değerleri korumalı hem de kendi vatandaşımızın refahını unutmamalıyız.
Muhabir: Bahsettiğiniz insani değerler önemli. Siz geçmişte Suriye’ye, Kuzey Afrika ve diğer İslam ülkelerine iş kadınları forumları kapsamında gittiğinizi, oradaki kadınların eğitimli, girişimci ve dünyaya açık olduğunu gördüğünüzü söylemiştiniz. Bu deneyimler bugünün tablosuna nasıl yansıyor?
Cavidan Demirağ: Evet, uluslararası iş kadınları forumlarında Suriye, Mısır, Fas gibi ülkelerde eğitimli, girişimci kadınlar tanıdım. Onların biz Türk kadınlarını, Türkiye Cumhuriyeti’nin laik ve çağdaş yapısını örnek aldıklarını gözlemledim. Bir Afrikalı kadın “Siz çok şanslısınız, lideriniz Atatürk!” dediğinde hem gurur duydum hem de sorumluluk hissettim. Şimdi o coğrafyada kadın haklarının gerilemesi, ahlak polisi gibi yapılarla baskı altına alınacak bir toplumsal düzen kaygı verici. Bu durum, göç dalgalarını hızlandırıp, Türkiye’ye yeni toplumsal yükler getirebilir.
Muhabir: Türkiye’de iç politikadaki gelişmelere gelirsek, ekonomik kriz ve yoksulluk giderek derinleşiyor. Sizce çözüm nedir?
Cavidan Demirağ: Temel mesele mutfaktır. İnsanlar en temel gıda ürünlerine, ekmeğe, süte, çocuğuna atıştırmalık bir şey almaya güç yetiremiyorsa büyük bir sorun var demektir. Ekonomik yoksulluk, toplumsal sabrı zorluyor. Burada iktidarın sorumluluğu büyük ama muhalefetin de vatandaşa umut veren, gerçekçi politikalar sunması gerekiyor. Ben çözümün demokratik bir çıkışla, seçimlerle halkın iradesine başvurarak bulunacağına inanıyorum. Yurttaşlar sandıkta hem iktidara hem muhalefete mesaj verebilir.
Muhabir: CHP üyesi bir isim olarak parti içindeki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Partinin geleceğine dair umutlu musunuz?
Cavidan Demirağ: CHP benim için adeta bir çocuğum gibi. 32 yıllık üyeliğim var. Bu partiye emek veren, gerçekten ülkenin geleceğini düşünen insanlar tanıdım. Ancak iç konuların her yerde konuşulmaması, stratejik adımların doğru zamanda doğru platformda atılması gerektiğine inanıyorum. Özgür Özel gibi genç, dinamik siyasetçilerin enerjisini takdir ediyorum ama iletişim stratejisinde dikkatli olmak şart. Her şeyin meydanda tartışılması partiye zarar verebilir. Aynı şekilde yerel yönetimlerin başarılarının halka iyi anlatılması, belediyelerin toplum yararına projelerinin görülmesi gerekiyor. Halk hizmet gördükçe destek veriyor.
Muhabir: Yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri dediniz. Sivil toplumun gelişmesini nasıl görüyorsunuz? Sizin de birçok dernekte görev aldığınızı biliyoruz.
Cavidan Demirağ: Sivil toplum kuruluşları modern dünyanın yeni komşuluk ilişkilerini inşa ediyor. Eskiden mahalle kültürümüzde, bahçeli evlerdeki sıcak ilişkilerimiz vardı. Bugün ise aynı dayanışma ve paylaşma duygusunu derneklerde, vakıflarda yakalayabiliyoruz. Türk-Arap İşadamları Derneği, Doğal Hayatı Koruma Derneği, Türk-Alman Dostluk Derneği gibi oluşumlar farklı kültürleri, insanları ve fikirleri bir araya getiriyor. Bu çeşitlilik hem Mersin hem Türkiye için değerli.
Muhabir:Son olarak, geleceğe dair mesajınız nedir? Hem vatandaşlara hem de siyasete dair bir cümleyle toparlamak isterseniz ne söylersiniz?
Cavidan Demirağ: Türkiye büyük bir ülke ve tarihi derinliği, kültürel zenginliği çok fazla. Kaynaklarımız doğru yönetilirse, dış politikada barışçı bir çizgiye dönülürse, adil ekonomik politikalarla ve katılımcı bir demokrasiyle her sorunu çözebiliriz. Vatandaşın artık daha bilinçli olduğunu görüyorum. Çaresizlik bir kader değildir. İnsanca yaşamak, insani değerleri korumak, kadınların, gençlerin, üreticilerin ve tüm toplumsal kesimlerin sesi olmak siyasetin görevidir. Ben gelecekten umutluyum ama bunun için hepimizin sorumluluk alması, dayanışmayı büyütmesi gerek.
Muhabir: Çok teşekkür ederim Cavidan Hanım, içten yanıtlarınız ve paylaştığınız deneyimleriniz için. Umarım bu söyleşi, sizi ve düşüncelerinizi kamuoyuna daha iyi anlatmaya yardımcı olur.
Cavidan Demirağ: Ben teşekkür ederim. Umarım ülkemiz daha aydınlık, daha huzurlu günlere kavuşur.