Bir zamanlar Mersin’e tepeden bakan şimdilerde haberleşme vericileriyle ünlenen Kocahamızalı ve İnsu gibi kâğıt üzerinde mahalleyle dönüşen köylerdeki yıkılmaya terk edilen yöreye özgün evler yapıldıkları zaman kim bilir hangi gönüllerde çiçekler açtırmıştı…
Dereler dolduruluyor, ormanlar kesilip yakılıyor, dopğanın unsuru olan börtü böcek yok oluyor, denizler kirletiliyor, kwentten kırsala her tarafı beton yığınları işgal ediyor...
Bu gidişle çoğa kalmaz hayvanların gezinip otlayacağı meralar da talan edilir...
Tüketim kültürünün histerisine kapılan günümüz insanı lükste sınır tanımıyor!
Toplumun tüm kesimleri daha fazla, daha çok, daha büyük, daha lüksünü istiyor!
Kentlerdeki beton yığınları Torosların tepelerine çoktan ulaştı!
Temiz hava alıp soluklanmak için gittiğiniz en ücra dağ başlarında bile betonarmenin soğukluğuyla üşürsünüz!
İsterseniz Mersin’in çevresinde yayla olarak bilinen yerleşim birimlerine dikkatlice bir göz atın; Gözne’sinden Fındıkpınarı’na, Namrun’undan Aslanköy’üne, Ayvegediği’inden Tekir’ine kadar uzanan kır coğrafyasında karakteristik yapıların izi kalmamış.
Geçmişte insanların doğayla sarmaş dolaş ömür geçirdikleri çadır, hayma, çatma, çardak, taş ve kâgir yapılar tarihe karışırken, yerlerine villa adı altında malikâneler, hatta 2-3 katla da yetinmeyip apartmanlar dikildi!
Yazın sıcağından kurtulmak adına yayla olarak da değerlendirilen köylerin vazgeçilmezi taş evler ve çardaklarından arta kalanlar, terk edilmenin yıkılmışlığı içinde önünden geçenleri boynu bükük selamlıyorlar…
Bir zamanlar Mersin’e tepeden bakan şimdilerde haberleşme vericileriyle ünlenen Kocahamızalı ve İnsu gibi kâğıt üzerinde mahalleyle dönüşen köylerdeki yıkılmaya terk edilen yöreye özgün evler yapıldıkları zaman kim bilir hangi gönüllerde çiçekler açtırmıştı…
Beton yığınlarına büyük kaynaklar yatırıp büyüme edebiyatı yapan anlayış, geçmişin gelecek kuşaklara iletilmek üzere emaneti olan kültür mirası ve doğanın değerini ne zaman anlayacaklar dersiniz?
Politik hesaplarla Büyükşehir’e sözde dâhil olan köylerin büyük çoğunluğu belediyecilik hizmetinden yoksun durumda!
Yaz aylarında piknikçilerin uğrak yeri olan alanlar ve ulaşım güzergâhları adeta çöplük!
İnşaat artıkları, poşetler, pet şişeler, hayvan leşleri…
Yollar köstebek yuvası gibi!
Dünün köylerinin geçmişin izlerini yansıtan tarihi dokusu Kocahamzalı örneğinde olduğu gibi yıkılırken, yanı başına betonkondular dikiliyor.
Köylü sözü dinlenen muhtarını, belde sakini dilediği zaman kapısını çalacağı belediye başkanını arıyor!
Belediye hizmeti ulaşmayan her köyün girişine mahalle tabelası asan belediyelerin nerede olduğu soran vatandaş, muhatap bulamamaktan yakınıyor!
Daha çok ararlar!
İşin doğrusu, belediyelerin kırsal kesime hiç dokunmaması daha iyi olur!
Çünkü el attıkları yeri betona bezeyip bozuyorlar!
Kırılıp dökülmektense bırakın kırsal kesim doğallığıyla kalsın!
Aksi durumda yapılan yıkımlar, yakın gelecekte felakat olarak kapıya dayanır...