Tüketim sarmalına dolanan toplum lükste sınır tanımıyor.

Tarım alanları yapılaşma tehdi altında! 

Merkezdeki beton yığınları Toroslar’ın tepelerine de inşa ediliyor!

Temiz hava soluklanmak için gidilen en bakir dağ başlarında bile betonarmenin soğuk yüzü sırıtıyor.

Mersin’in çevresinde yayla olarak anılan yerleşim birimlerine dikkatlice bakıldığında; Gözne’sinden Fındıkpınarı’na, Namrun’undan  Aslanköy’üne, Ayvegediği’inden Tekir’ine kadar uzanan dağlarda, katledilen karakteristik bölge dokusunun yerini beton yığınları alıyor.

Geçmişte kullanılan çadır, hayma, çatma, çardak, taş ve kâgir yapılar tarihe karıştı. Şimdilerde yerlerine villa adı altında malikâneler, hatta 2-3 katla da yetinmeyip apartmanlar konduruldu!

Yazın sıcağından kurtulmak adına yayla olarak da değerlendirilen köylerin vazgeçilmezi taş evler ve çardakların kalıntıları, yıkılmışlıklarıyla önünden geçenleri boynu bükük selamlıyorlar…

Beton yığınlarına büyük kaynaklar yatırıp büyüme edebiyatı yapan anlayış, geçmişin gelecek kuşaklara iletilmek üzere emaneti olan kültür mirası ve doğanın katledilmesini görmezden geliyor.

Politik hesaplarla oldu bittiye getirilerek çıkartılan Bütünşehir Yasası'nin tarım alanları adına risk oluturduğuna dikkat çeken teknik çevreler kaygılı.

Mersin'in durmunun yaklaşık 70 yıl öncesinin İstanbul'na benzeten görüşünü aldığımız şehir plancısı," Kırsal alanın gerekli altyapı hazırlanmadan politik hesaplarla oldu bititye getirilerek çıkarılan Bütünşehir Yasası'yla belde ve köylerin  mahalleye dönüştürülmesi hemen olmasa da gelecekte yeşil alanların yapılaşmaya açılmasıyla sonuçlanacaktır. Örneğin İstanbul'da yaklaşık 70 yıl önce köy olan ve tarım yapılan bölgeler şimdilerde semte dönüşmüştür.

Uzağa gitmeyelim 90'lı yılların Kocavilayet, Çiftlik, Kaleköy, Kuyuluk gibi köylerdeki narenciye bahçeleri ve sebze tarlalarının yerlerini Yenişehir ile Mezitli  işgal etti. Gerekli kalıcı önlemler alınmamsı durumunda tarım alanalarında yapılaşma kaçınılmaz olacaktır..."görüşlerini dile getirdi.