Yarın İstanbul yolculuğu var. Bir hafta, on gün dostlarımızı, arkadaşlarımızı göreceğiz, yılların yıprattığı, hor kullanarak benim de buna katkı sunduğum bedenimi de sevgili hekim arkadaşlarım elden geçirecek.
Meslekte aktif çalışmayı bırakınca başka şeylerle uğraşacak zamanım olmaya başladı. Zihnimde de yer açıldı. Hekimliğin yaratmış olduğu kronik stresten azade olduğumun, üç dört sene sonra da olsa, farkına vardım.
Zaman olunca, bir de kullanımının dış faktörlerle bağı azalınca evden uzaklaşmamız daha sık ve kolay olur oldu. Buna elimiz ayağımız tutarken olabildiğince mobilize olalım düşüncesi de eklenince seyahat için ayrıca genel bir gerekçemiz hep vardı.
Her evden uzaklaşmadan önce evin temizliğini yapar, dönüşü temiz eve yapmanın keyfini yaşarız. Demiştim ya başka şeylerle uğraşacak zamanım olmaya başladı diye, işte o uğraşlardan biri de artık evin temizliği, tek ya da sevgili eşimle birlikte…
Bugün evi süpürür, yerleri silerken boşalan zihnime birçok şey üşüştü. Biri pratik bir şeydi; ‘alet işler el övünür’ şeklinde: Yeni süpürge ve yer silme aparatı işi çok kolaylaştırmıştı.
Sonra gerilere gittim. Eşimin ve benim çalıştığı, çocukların büyüdüğü günlere… Zamanımızın çoğunu mesleğimiz için harcadığımız ve örneğin ev temizliği için yardımcıdan katkı aldığımız, ev işleri için yardımcı çalıştırdığımız günlere…
Zihin durduğu yerde durmuyor, zaman yokluğu muydu size bunu yaptıran sorusunu sordu bana. Görünürdeki yanıt oydu; onunla yetinecekken görünür olmayan yerden başka bir yanıt daha geldi.
İkimizin de gelirleri iyi sayılırdı. Gündelik hayatımıza, çocukların ihtiyaçlarına yetiyor hatta artıyordu. Müsrif değildik ki sanırım bu paranın bir araç olduğunun farkında olmamızdan kaynaklanıyordu. Üstelik bu farkındalık nedeniyle pinti de değildik.
Para araçtı, gereksinimler için kazanılır, gereksinimler için harcanırdı.
Hayat ise amaçtı; amaçların yönlendirdiği şeyler de vardı içinde, öylesine yaşanan şeyler de… Yaşadıklarımızda bir hiyerarşi yoktu, hepsi değerli ve aynı değerdeydi bizim için. Bu nedenle hayatı bir bütün olarak görüyor, hayatın içinde olan her şeye değer verme çabasında oluyorduk.
Mesela zaman ayırıp evin temizliğini kendimiz yapıp kenarda duran paramızın eksilmesini engellemek yerine, ihtiyacımız için yardım alıp kenarda duran paradan, emekleri karşılığı, başkalarının da yararlanması hayatımızı daha güzel kılıyordu.
İhtiyacımız olmasa da zaman zaman arabayı bırakıp sokağımızdaki, telefonumuzda ki bir taksiyi kullanmaktan mutlu oluyorduk.
Akşam yemeklerini zaman zaman dışarıda yemek, mekan sahiplerinin ve çalışanlarının dertleriyle dertlenmek, sevinçleriyle sevinmek ve kenarda duran paranın bir kısmını aldığımız hizmet karşılığı onlara ödemek iyi geliyordu bize.
Arabayı sokağa park etmek yerine işyerinin yanındaki otoparka bırakmak, abi yıkayalım mı dendiğinde araba temiz olsa da, pırıl pırıl yap demek bir hoşluk yaşatıyordu.
Emekli olup, emekli maaşlarıyla geçinmeye başlayınca aylık gelirlerden kenara para kalmamaya başladı. Daha önceden paylaşımı kenardaki paradan yaparken şimdi bütçemizin imkanları ölçüsünde bu davranışımızı sürdürmeye gayret ediyoruz..
Zihnimdeki bu yolculuk, temizlik bitince sona ermedi. Aklım dedi ki bunları yazıya dökmelisin.
Para biriktirmek yerine insan biriktirmenin hayatınızı nasıl güzelleştirdiğini yine insanlarla paylaşmalısın. Dedim ki çok kişisel bir yazı olmaz mı? Dedi ki sen yaz değerlendirmeyi okuyucuya bırak.
Aklımın emir kuluyum, dediğini yaptım.
Ben masumum.