Nedim İnce | OLURUNA BIRAKTIM | MERSİN MOZAİK
Nedim İnce

Nedim İnce

OLURUNA BIRAKTIM


Geçen hafta ‘Oluruna Bırakmak Bazen İyidir’ başlıklı yazı; ‘yazı başlığını başka bir şey yazmayı düşünerek koymuş ve yazmaya başlamıştım. Şimdi bambaşka bir şeylerden söz ediyor buldum kendimi.’ cümleleriyle sona yaklaşmıştı.

Şimdi o başlığı koyarken yazmak istediğimi satırlara dökeyim istiyorum.

Biraz parlak öğrenci olunca daha sık sorulur, ‘ne olmak istiyorsun’ diye. Ben de ortaokulda makine mühendisi olmak istediğimi söylerdim. ‘Neden makine mühendisi’ diye sorulunca da ‘insanlarla uğraşmak istemiyorum, makine mühendisi olunca makinelerle haşır neşir olacağım’ diye yanıtlardım. İnsanlardan neden uzak durmak istediğim konusunda net bir düşüncem yoktu, ama öyleydi işte…

O çocuk aklımla makine mühendisliği ile insanlarla temasımın çok daha az olacağını düşünürdüm.

İTÜ Makine Mühendisliğini kazanabilmek için, o zaman başka bir fakültenin varlığından haberdar değildim, iyi bir lisede okumam gerektiğini düşünürdüm. Onlar da Gönen dışındaydı.

Sonuçta isteğime kavuştum. Girdiğim sınavlarda Kuleli Askeri Lisesi’ni ve Balıkesir Lisesi’ni yatılı kazandım. Kuleli Askeri Lisesi sınav sonuçları önce geldi, asker olmak istemememe rağmen kaderime razı oldum ve Kuleli Askeri Lisesi’ne kaydımı yaptırdım. Bir süre sonra Balıkesir Lisesi’ni de kazandığımı söyledi babam. ‘Kuleli daha iyi bir lise sen burada kal, makine mühendisliğini daha rahat kazanırsın, ben son sınıfın sonlarına doğru tazminatı ödeyip seni sivil liseye alırım’, dedi babam. Kabul ettim.

Üç sene boyunca bir gazetenin üniversite sınavına hazırlık fasikülleriyle sınava hazırlandım. Sınav başvuruları yaklaştı ve benim de okuldan ayrılma zamanı…

Mucize gibi bir şey oldu ve üniversite sınavına girmek isteyen herkese bu imkan sağlandı. Tek koşul vardı. Sadece tıp fakültesine göndereceklerdi. Ordunun askeri hekime gereksinimi varmış. Önemsemedim. Önemli olan sınava girmekti ve sonrasında nasılsa tazminatla askeriyeden ayırılır makine mühendisliğine gider kaydımı yaptırırdım.

Hesap karıştı. O sene ön kayıt sistemi yerine üniversiteye merkezi yerleştirme başlamış ve biz sınava başvururken tercih de yapmışız; İstanbul ve Ankara’da bulunan dört tıp fakültesini…

Üstelik tüm sınıf, sınıf subayının doldurttuğu evraklarda yine onun direktifiyle ilk tercihe Ankara Tıp yazmış.

Kuleli’den mezun olup Ankara’ya Kara Harp Okuluna geçtik. Oradan da İzmir Menteş’teki eğitim kampına.

Heyecanla sınav sonuçlarını bekliyorum. Dayım telefonla bildirdi. Ankara Tıp Fakültesini kazanmışım. Sevinçliydim, tıp fakültesini kazandığıma göre makine mühendisliğine yetecek puanı aldım demekti. Babam söz verdiği gibi gelip tazminatı ödedi ve beni sivil hayata geçirdi.

Puanlardan haberim oldu. İTÜ Makine Fakültesi’ne kayıt yaptırabilecek puanım vardı. Artık özgürdüm ve insanla uğraşacağım tıp fakültesi yerine makine fakültesine kaydımı yaptırabilirdim.

Yaptıramadım. O sene ilk defa uygulanan merkezi yerleştirme ile ben ilk tercihim Ankara Tıp Fakültesi’ne yerleştirilmişim. Açıkta kalmadığım için makine mühendisliğine kayıt yaptıramazmışım.

O yaşa kadar insandan uzak durmak için istediğim makine mühendisliği yerine hayat karşıma insan merkezli tıp fakültesini çıkarmıştı.

Kaydımı yaptırmayım, bir sene daha sınava hazırlanayım, makine mühendisliğini yine kazanırım diye geçti aklımdan. Sonra, Nedim dedim, askeri öğrenci olarak devlet tarafından okutulabilecek iken, baban yok canından verdiği söz için tazminatı ödeyip seni sivil hayata aldı.

Daha fazla zorlama, oluruna bırak.

Oluruna bıraktım. İnsanlarla içli dışlı olmak, onlara en sıkıntılı anlarında yardımcı olabilmek çocukluğumda korktuğumun aksine bana iyi gelmeye başladı.

Fakülte bitti, pratisyen hekim oldum, ihtisas bitti, üroloji uzmanı…

Kırk seneyi aşkın hasta insanları sağlığına kavuşturmaya, acılarını dindirmeye çabaladım, sağlam insanlara sağlıklı kalabilmeleri için yol göstermeye çalıştım.

Duyarlı yapım nedeniyle stresli, gergin ve psişik olarak çok yıprandığım zamanlar oldu. Ama bir insana dokunabilmenin, onu ellerimle, kullandığım aletlerle, verdiğim ve uyguladığım kararlarla sağlığına kavuşturabilmenin, kafasını rahatlatabilmenin doyumu, duygu dünyamı besledi, sezgimi güçlendirdi, analitik düşüncemi geliştirdi; duygularımın somut bir alan bulması ve bu alanın duygularımı ifade etmemi kolaylaştırması, dengeli bir kişilik oluşturma çabama katkı sundu.

Oluruna bırakarak başlangıçta düşündüğümün tam tersine, varoluşumu gerçekleştirmede kendime uygun bir meslek seçtiğimi yaşayarak öğrendim.

Boşuna demiyorum;

Oluruna bırakmak bazen iyidir…



ARŞİV YAZILAR