O güzel canlılara haksızlık etmeyelim...
Doğanın kendi sistemi içinde devinmesi, doğayı oluşturan bileşenleri devinme katkısı, insan kaynaklı yıkımlar, doğumlar ve ölümler çağlar boyu sürüp gelmektedir…
Irmaklar, denizler, göller, dereler, tepeler, ağaçlar, börtü böcekler, denizdeki balıklar, gökteki kuşlar, ormandaki hayvanlar, kısacası canlı-cansız tüm unsurların devinimi belli bir düzen içindeyken, planlama yetisine sahip insan soyunun müdahalesiyle ekseninden kaymıştır!
Değişikliklerin niteliği kişilerin algısı ve durduğu yere göre boyutlanır!
Örneğin birilerinin çıkarı uğruna tezgâhlanan milyonlarca insanın kırıldığı savaşlar vatan millet edebiyatı ile perdelenir!
Denizin kıyısındaki kayaların yüzeyini yurt tutan allı morlu çiçekli küçük bitkilerin, topraksız susuz yıllar boyu varlıklarını sürdürmeleri bilmem dikkatinizi çekti mi?
Yolum ne zaman deniz kıyısına düşse, kimi zaman ot diyerek görmezden gelip tepelediğimiz, doğanın en az bizim kadar bir unsuru olan varlıkların rengârenk görenin içini ısıtan çiçeklerine bakıp dirençsizliğimden utanırım. Xx Ağaçların, otların, denizdeki balıkların, gökteki kuşların, ormandaki hayvanların doğanın sunduğu olanaklardan varlıklarını sürdürmek için yeterli olanı almaları açgözlülüğümüzü yüzümüze vuran tokat gibi gelir.
Bir kuşu düşünün, ya da bir balığı, ihtiyaç duyduğundan fazlasını asla tüketmez!
Ağaçlar, çiçekler de havadan sudan aynı şekilde gerektiğince yararlanırlar!
Ormanın kralı aslan avının bir bölümüyle karnını doyurup ”Kalanını da yarın yerim!”kurnazlığını yapmaz!
Ya insanlar?
Geçirilen evrim sürecinde, düşünmüşüz, planlı üretime geçmişiz, putlar yapıp tapmışız, inanacak tanrılar bulmuşuz, farklı peygamberlerin peşinden gitmişiz…
Birbiri ardına ürünler icat edip yeni keşifler yapmışız.
Gelin görün ki bir türlü isteklerimizi gemleyememişiz.
Güce boyun eğmişiz, kendimizden güçsüzün tepesine binmişiz.
İstiyoruz ki dünya kendi eksenimizde dönüp herkes bizim gibi düşünsün!
Vermeye değil, sürekli almaya şartlanmış, şartlandırılmışız!
”Hep bana!” yaşam felsefemiz olmuş!
Geldiğimiz noktada çoğumuz insan olmaktan çıkıp adeta birer canavara dönüştük!
Kısa yoldan köşeyi dönüp çalışmadan yaşama güdüsü iliklerimize işledi!
Tembelleştik; yan gelip yatmaktan vücut ölçülerimiz değişti!
Bir yanda bebeler sağlıklı beslenemezken, diğer yanda fazla yağlarımızı aldırıp sağımızı solumuzu gerdirmeye ne paralar harcıyoruz!
Hiçbir plan program yapma yetisi olmayan hayvanlar doğanın kendine yüklediği işlevi yerine getirirken, dünyaya yön veren biz sözde akılılar birbirimizi yiyoruz; hem de planlayarak!
İki ayağımızın üstüne dikilerek insanlaşsak da, ne yazık ki adamlaşamadık!
Sakın ola ki, canınızı sıkan kelle kulak yerinde kişilere “Hayvan!” deyip çevrenizde hesapsızca dolaşan o güzel canlılara haksızlık etmeyin!