Yine dağ fare doğurur!
Memleketimizde asgari ücret sürekli tartışma konusu olmuştur
Çalışma Bakanının gözetiminde yoğun çabalar sonunda, anan aşağı baban yukarı derken belirledikleri rakamı açıklarlar.
Gerçekte dalları budanan emek örgütlerinin belirleyiciliği yoktur.
İşbirlikçi medya tarafından müjde olarak nidalarıyla duyurulan asgari ücret, hepi topu günde ancak bir simit bedelini geçmez!
Bu olgu salt bugüne özgü değil; emekçinin asırlardır boynu bükük!
Emek sömürüsünün geçmişi tarihin derinliklerine kadar uzanır. İnsan soyunun düzenli üretime geçmesiyle birlikte başlayan sömürü, tarihin akışı içerisinde değişik biçimde hep devam etmiştir. Emekçi, kimi zaman kadırgalarda kırbaç altında inleyen kürekçi, kimi zaman arenada aslanların önüne atılan yem, kimi zaman da tarlada çiftçi kimliğindedir. Yani birileri kan ter içinde üretmiş, ölmüş öldürmüş, birileri de ense yapıp yaratılan değerleri hovardaca tüketmiştir.
Bugün dünya kültür mirasları arasında yer alan Mısır Piramitleri, Nemrut Harabeleri, çok övünülen Osmanlı eserleri vb. değerler, isimleri anılmayan milyonlarca emekçinin teri ve kanı ile vücut bulmuştur.
Gelin görün ki, değişen devir sürecinde farklı biçimlerde devam eden emek sömürüsü özünde bir değişikliğe uğramamıştır.
Sömürü, sağlıklı bir işçi sınıfına sahip olmayan ülkemizde biraz daha yoğun!
Beden emekçikleri ve beyaz yakalı olarak tanımlanan memurlar, haklarını alacak yaptırım gücünden yoksun bir şekilde iktidarların işverenin gözünün içine bakarak lütfettiği haklarla yetinmek zorundadırlar.
Yeni Dünya Düzeni’nin dayattığı talepler, AKP iktidarı döneminde bir bir hayata geçirilerek emekçilerin çalışma koşullarını daha da güçleştirmiştir.
Emperyalistler eskiden sömürmek istedikleri ülkelere asker çıkarıp yer altı ve üstü zenginlikleri talan ederlerdi; çok pahalı olup külfet isteyen bu yöntemden geride bıraktığımız yüzyılın içinde vazgeçip yenilerini geliştirdiler.
Son süreçte ülkemizde çeşitli isimler altında çıkarılan yasalara bu pencereden bakarsak gerçeği daha iyi kavrarız.
Bugün ülkemizde sermayenin önü alabildiğince açılırken, emeğin hareketine büyük kısıtlamalar getirilmekte olup, sendikalı işçi sayısı gün geçtikçe daha fazla erimektedir. Fırsat buldukça yinelerim, beğenilmeyen 1970’li yıllarda emekçiler bugünden daha çok örgütlüydü. Bağıtlanan sözleşmelerde iş güvencesi ücretten daha önde tutulurdu.
Örneğin, sözleşme maddelerinde,” Bir işçi kendi isteği olmadan kesinlikle işten çıkarılamaz, buna uymayan işveren ….. tazminat ödemekle yükümlüdür.” maddelerine sıkça rastlanırdı.
Ya şimdi?
Her fırsatta kendilerini kapı önünde bulan emekçilerin bin bir güçlükle elde ettiği o kazanılmış haklar, yerini esnek çalışma, sözleşmeli personel yasasına terk etti. İşin garip tarafı bütün uygulamalar, özgürlükler genişletiliyor kılıfıyla topluma hazmettirildi…
Asgari ücret her açıklandığında “Dağ fare doğurur!”
İyimserlik masallarıyla kimse kendini aldatmasın belirlenen her asgari ücret emekçinin derdine derman olmayacaktır!
Çünkü kolu kanadı kırılan emek çok mevzi kaybetmiştir!