Mersin Kadın Platformu,"İstanbul Sözleşmesi Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan, uluslararası hukukta şiddetin, kadın erkek eşitsizliğinin ve kadınlara karşı yapılan ayrımcılığın bir sonucu olduğunun vurgulandığı, şiddetle mücadelede bağımsız bir izleme mekanizmasına sahip ve yaptırım gücü olan ilk sözleşmedir."
İstanbul Sözleşmesi’nin Cumhurbaşkanlığı Kararı ile tek taraflı feshedilmesinin üzerinden yaklaşık 1 yıl geçmesine karşın tepkiler durmuyor.
Her fırsatta alanları dolduran Kadın Örgütleri Bileşenlerinin yanı sıra geniş toplum kesimleri sözleşmeyi fesheden karadan dönülmesini istiyorlar.
Bugün konuyla ilgili basın açıklaması yapan Mersin Kadın Platformu, İstanbul Sözleşmesi’nde asla vazgeçmeyeceklerini açıkladı.
İstanbul Sözleşmesini ilk imzalayan ve ilk onaylayan ülke olarak karadan vazgeçmenin yanlış olduğunun vurgulandığı Mersin Kadın Platformu açıklanasında,”Ülkemizde her gün en az 3 kadının katledildiği ve onlarcasının şiddette maruz kaldığı bir süreçte; Türkiye adına 11 Mayıs 2011 tarihinde imzalanan ve 10 Şubat 2012 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile onaylanan ‘Kadına Yönelik Şiddet, Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Her Türlü Ayrımcılıkla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ Cumhurbaşkanlığı Kararı ile 20 Mart 2021 tarihinde tek taraflı feshedilmişti.
İstanbul Sözleşmesi Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan, uluslararası hukukta şiddetin, kadın erkek eşitsizliğinin ve kadınlara karşı yapılan ayrımcılığın bir sonucu olduğunun vurgulandığı, şiddetle mücadelede bağımsız bir izleme mekanizmasına sahip ve yaptırım gücü olan ilk sözleşmedir.
İstanbul Sözleşmesini ilk imzalayan ve ilk onaylayan ülke olarak, başta kadına yönelik her türlü şiddeti önlemek ve bununla mücadele etmek için devlet ölçeğinde etkili, kapsamlı ve birbiriyle uyumlu politikalar uygulama yükümlülüğü altına girmiştir.” denildi.
İstanbul Sözleşmesi’nin maddelerinin sıralandığı açıklamada, şiddetsiz bir yaşam isteyen herkesi Sözleşmeye sahip çıkmaya çağrılarak ayrıca şu görüşlere yer verildi:
“ - Kadınları her türlü şiddete karşı korumak kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak; bu konuda uluslararası işbirliğini yaygınlaştırmak;
- Kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınları güçlendirmek de dâhil olmak üzere, kadınlarla erkekler arasında önemli ölçüde eşitliği yaygınlaştırmak;
- Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin tüm mağdurlarının korunması ve bunlara yardım edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlamak;
- Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin ortadan kaldırılması için bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi maksadıyla kuruluşların ve kolluk kuvvetleri birimlerinin birbiriyle etkili bir biçimde işbirliği yapmalarına destek ve yardım sağlamak amacı ile imzalanmış, bir insan hakkı ihlali olan kadına yönelik şiddetin önlenmesi açısından büyük önem taşımaktadır.
Türkiye Anayasası ile taraf olduğu uluslararası sözleşmeler, özellikle ‘Kadına Yönelik Şiddet, Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Her Türlü Ayrımcılıkla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ ve yürürlükteki diğer kanuni düzenlemeler uygulamaya esas alınır.
İstanbul Sözleşmesini feshetmek; kadınlara karşı şiddete, insan hakları ihlaline açıkça göz yummak ve aynı zamanda; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama riski bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenleyen, 6284 sayılı ‘Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un etkin kullanılmaması anlamına gelmektedir.’
Feshedildiği tarihten bugüne 302 Kadın Cinayeti, 254 Şüpheli Kadın ölümü gerçekleşmişken cezasızlık politikaları ile cesaretlendiren erkek devlet zihniyeti kadın katliamlarının önünü açmıştır. Kadınlardan şiddete dair ispat, fail erkeklere indirim uygulamak için bahane arayan erk-devlet zihniyeti kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin siyasetten bağımsız olmadığını ve devletin bu konudaki politikasızlığının sonucudur.
Bu kapsamda 28 Nisan tarihsel bir öneme sahiptir. Kadınlara karşı her türlü şiddettin ve başta kadınlar, çocuklar, LGBTİ+’ların maruz kaldığı ev içi şiddetin insan hakları ihlali olduğunu belirten; devlete, şiddeti önleme ve mağduru koruma yükümlülüğü getiren İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının yargılanacağı gün. 28 Nisan Perşembe günü saat 09.45’te Danıştay 10. Dairesi, İstanbul Sözleşmesi’ne dair davaları esastan görüşecek. Verilecek karar, sadece İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararının hukuksuzluğuna ve buna yönelik iptal taleplerimize ilişkin olmayacak. Aynı zamanda, Türkiye’nin geleceği ve hukukun üstünlüğü adına belirleyici olacaktır.
Ülke olarak İstanbul Sözleşmesinin iptali kararı, özellikle kadına karşı şiddetin tırmandığı günümüzde ağır sonuçlar doğuracak kabul edilemez bir uygulamadır.
Mersin Kadın Platformu olarak; Kadın ve LGBTİ+ örgütlerini, baroları, emek ve meslek örgütlerini, siyasi partileri; eşit ve şiddetsiz bir yaşam isteyen herkesi hep birlikte hukuka ve İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkmaya çağırıyoruz!
İstanbul Sözleşmesi fesih kararı iptal edilmeli ve sözleşme hükümleri uygulanmalıdır.”