Beton yığınlarına büyük kaynaklar yatırıp büyüme edebiyatı yapan anlayış, geçmişin gelecek kuşaklara iletilmek üzere emaneti olan kültür mirası ve doğanın değerini ne zaman anlayacaklar dersiniz?
Çarpık kentleşmeyele hacmi büyüyen ersin'de tüketim kültürünün histerisine kapılan günümüz insanı lükste sınır tanımıyor. Kentlerdeki beton yığınları çoktan Torosların tepelerine kadar ulaştı!
Merkezdeki geçmişin mirası, geleceğin emaneti tarihi taşınmazlar beton yığınlarının gölgesinde kalırken, temiz bir hava alıp soluklanmak için gittiğiniz en ücra dağ başlarında bile betonarmenin soğuk yüzü karşılar sizleri. İsterseniz Mersin’in çevresinde yayla olarak tanımlanan yerleşim birimlerine dikkatlice bir göz atın; Gözne’sinden Fındıkpınarı’na, Namrun’undan Aslanköy’e, Ayvegediği’inden Tekir’e uzanan kır coğrafyasında, katledilen karakteristik bölge dokusunun yerini de beton yığınlar işgal ediyor
Geçmişte insanların doğayla sarmaş dolaş ömür geçirdikleri çadır, hayma, çatma, çardak, taş ve kâgir yapılar tarihe karışıp yerlerine villa adı altında malikâneler, hatta 2-3 katla da yetinmeyip apartmanlar dikildi!
Yazın sıcağından kurtulmak adına yayla olarak da değerlendirilen, kağıt üzerinde mahallleye dönüştürülen köylerin vazgeçilmezi taş evler ve çardaklarından arta kalanlar, tarihi Çankaya İlkokulu ve bitişiğindeki yapı terk edilmenin yıkılmışlığıyla önünden geçenleri boynu bükük selamlıyorlar…
Bir zamanlar Mersin’e tepeden bakan şimdilerde haberleşme vericileriyle ünlenen Kocahamızalı’daki bir virane, insan ve zamanın hoyratlığına dayanamayarak yok oldu...
Oysa kent ve kırsaldaki terk edillen yapılar, zamanında kim bilir hangi gönüllerde çiçekler açtırmıştı…
Beton yığınlarına büyük kaynaklar yatırıp büyüme edebiyatı yapan anlayış, geçmişin gelecek kuşaklara iletilmek üzere emaneti olan kültür mirası ve doğanın değerini ne zaman anlayacaklar dersiniz?