Karaçay,"Yaprak dökümü, Kenan Onuk, Bülent Özveren, Başak Doğru, Adnan Advan, Aytaç Kardüz, Aylin Özmenek ve Halit Kıvanç ile devam etti. 41 yıl önce TRT ile ilk sözleşmemi imzalayan, duayen gazeteci Ercan San’ı 3 ay önce kaybetmiştik..."
Meslek yaşamını Hollanda'da sürdüren duayen gazeteci İlhan Karaçay, başarılı haberciliğinin yanı sıra, insanlığın unutulan hasleti ahdevefanın tekrar canlanması adına dönülmeze göçen değerleri anarak gönül telimizi titretiyor...
Bugünkü oylumlu yazısını birlikte okuyalım...
1975 Yılında, Hürriyet’in Benelüks temsilciliğini yaparken, Genel Müdürümüz rahmetli Nezih Demirken’in iznini alarak başladığım TRT muhabirliğim sonrasında tanıdığım ünlü simaların ahirete göçleri devam ediyor.
Yaprak dökümü misali kopup giden bu değerli insanlar arasında dostluk kurduğum pek çok isim oldu. Bu isimler arasında tabii ki Eski Genel Müdür İsmail Cem İpekçi, Spor Servisi Müdürü Kenan Onuk ve Deniz Arman, Bülent Özveren, Halit Kıvanç, Başak Doğru, Adnan Advan, Aytaç Kardüz ve Aylin Özmenek de var.
KAYBETTİKLERİMİZ:
Çok sevdiğim ve çok önem verdiğim duayen gazeteci Ercan San’ın ölüm haberini üç ay sonra öğrenmiş olmam, beni hem çok utandırdı ve hem de çok üzdü.
Gazetecilik yaşamı destansı olan Ercan San, TRT’nin Haber Dairesi Başkanı olduğu 1982 yılında, 7 yıldır sözleşmesiz yaptığım muhabirliğimi, “Bu iş sözleşmesiz olmaz, gel seninle resmi bir sözleşme yapalım” diyerek atılan imzalarla perçinlemişti.
Attığım imza, Hollanda muhabirliği yapanlar içinde, belki de ilk ve son sözleşme oldu.
Üstte, 21-7-1982 tarihinde imzalamış olduğumuz sözleşmenin üst ve alt taraflarını görüyorsunuz.
Vefat haberini çok geç öğrenebildiğim rahmetli dostumun gazetecilik yaşamı gerçekten de destansıydı. Ercan San’ın başarılı geçmişini, yazımın sonunda sizlere sunacağım.
İSMAİL CEM İPEKÇİ
O’nu TRT Genel Müdürlüğü sırasında tanımıştım.
Rahmetliyi TRT Genel Müdürlüğü yaptığı yıllarda tanımıştım. 1975 yılında TRT’nin Hollanda muhabirliğini üstlendiğim yıldı. Aynı yıl Hollanda’nın NOS Televizyonu’na Pasaport adlı programı da yapıyordum.
TRT’yi ziyaret ettiğim bir gün, Genel Müdür İsmail Cem İpekçi ile görüşme şansına ulaştım.
Makamında tam 3 saat kaldım ama, o süre zarfında onlarca ziyaretçi ile birlikte çay içtim durdum.
Kimler gelmiyordu ki? Politikacılar, sanatçılar, yazarlar ve de film yapımcıları.
O ziyaretim sırasında beni en çok duygulandıran görüşmeler film yapımcıları ile yapılan görüşmeler oldu. Hepsi senaryolarını masaya bırakıyor ve içerik hakkında bilgiler veriyorlardı. İpekçi onları sabırla dinliyordu ve sonunda da hep şunu söylüyordu: ‘Bana, eğitici senaryolar ile gelin. Kadromuzda eğlendirici program yapan iyi elemanlarımız var. Sizlerden gençlerimize yararlı olacak öğretici yapımlar istiyorum.’
İpekçi’nin bu sözleri, eğitici senaryo ile gelenleri mutlu ediyor, aşk, meşk hikâyeleri ile gelenleri mutsuz ediyordu. Tüm ziyaretçilerin önünde, gizlisi saklısı olmayan görüşmeler, TRT Genel Müdürü’nden beklenen en iyi hizmetti.
Bir ara makamında sadece ben kalmıştım. O sırada bana ‘Görüyorsun değil mi İlhan, millet neler için bana geliyorlar.’ Diyerek, işinin zorluğunu anlatmaya çalıştı.
Daha sonra Dışişleri Bakanı olduğu zaman da Lahey’de birlikte olma şansını yakaladığım İsmail Cem İpekçi muhteşem bir insandı.
KENAN ONUK
Kalbimize gömdüğümüz Kenan Onuk ile nostalji
O’nunla tam 30 yıldır tanışıklığımız ve 20 yıldır iyi bir dostluğumuz vardı.
O, 1974’te TRT’ye girmişti. Ben ise 1975’te.
O, 1975’te spor servisinde toy bir spikerdi. Ben de 33 yaşında Hollanda muhabiri…
Ankara’yı her ziyaretim sırasında uğradığım TRT’nin Spor Servisi’nde sohbetlere katılmaz, hep işine bakardı.
Bu işine bağlılığı, O’nu çok kısa bir zamanda müdür yaptı.
TRT Spor Müdürü olarak Hollanda’ya ilk gelişi, Dünya Liselerarası Bayanlar Voleybol Şampiyonası içindi. Kızlarımızın Dünya Şampiyonu olduğu yıldı…
İşte O’nun ile dostluğumuz o zaman başlamıştı.
Bir defasında, Barbaros Talı ve Levent Özçelik ile gelmişti Hollanda’ya. Üç günlük bir çalışmaydı. Çok başarılı ve neşeli günler geçmişti.
Hollanda’ya son gelişi 2000 yılındaki Avrupa Futbol Şampiyonası sırasında oldu.
Amsterdam’daki Arena Stadı’nın önünde ünlüler ile sıra ile mülakat yapıyordu.
O sırada telefonum çaldı. Arayan Marmaris’te tatil yapan oğlum Ruşen idi.
Canlı yayında NTV’yi izliyordu. ‘Baba, biraz sağa kayarsan seni daha iyi göreceğiz.’ diyordu oğlum. Zira, Kenan’ın mülakat yaptığı kişinin arkasında duruyordum.Ben de kendisine ‘Bekle oğlum, bira sonra ekranda tam görüneceğim. Kenan benimle de konuşacak’ dedim.
Rahmetli Kenan Onuk, TRT’den ayrılıp ATV’ye spor müdürü olduğu zaman, kadrosuna almak istedikleri arasında ben de vardım. Beşiktaş’ın Ajax ile yapacağı maç arifesinde Show TV için yapmıs olduğum bir röportajı gördükten sonra beni aramıştı: ‘Sevgili İlhan abi, ben ATV’ye geçtim. Bundan sonra sen de yanımdasın ha !!!’ diye beni ATV’ye davet etmişti.
1996 yılında NTV’ye geçtiği zaman, yine beni telefonla arama nezaketini göstermişti. O zaman Mersin’de bir cenaze törenindeydim. Cep telefonum çaldı. Karşımda yine Kenan vardı: ‘İlhan abi, ben NTV’ye geçtim. Seni bekliyorum’ diyen Kenan ile iki gün sonra NTV binasında buluşmuştuk.
Rahmetli Kenan Onuk’un nasıl bir ‘insan evladı’ olduğunu hepiniz duydunuz ve okudunuz. Kenan’ın ‘insan’ oluşunun yanında yakışıklılığı da ayrı bir özelliğiydi. Sporsever hayranlarının yanında, O’na aşık olan binlerce genç kız vardı. : ‘İlhan abi, her gün en az 10 bayan telefon eder ve benimle uzun uzun konuşmak ister. Randevu vermek isteyenlerin de haddi hesabı yok’ diye güya şikayet ederdi ama, bundan mutlu olduğu da gözlerinden okunurdu.
Kenan Onuk gibi çok ünlü ve çok sevilen bir insanla dost olmak da güzel bir şeydi.
En az Kenan kadar koyu bir Fenerbahçeli olan yeğenim Selçuk Aytekin de bir sporsever olarak O’na hayrandı: ‘Bayılıyorum bu adama be dayı’ diye içini döker ve O’nunla tanışmak için can atardı. Yeğenim Selçuk, arkadaşlarına hava atmak için, ‘Benim dayım, Kenan Onuk’un çok iyi arkadaşı’ derdi. Bir gün onların önünde Kenan’ı telefonla arayışım ve Kenan’ın da bana, ‘Abi İstanbul’a gelince mutlaka uğra, balık yemeye gideceğiz’ deyişi sonrasındaki Selçuk, zevkten dört köşe olmuştu.
Yeğenim Selçuk, Kenan ile tanışma özlemine kavuşamamıştı. Ama Beşiktaşlı olan ablası Sezen, kardeşini kıskandıracak şekilde tanışmıştı Kenan ile.
Sezen Üniversite tahsili yapıyordu. Kenan da Amerika’daki tedaviden yeni dönmüştü. Sezen’i de alarak NTV’ye gittim. Spor Servisi’nde Kenan ve diğer ekran ünlüleri ile akşama kadar sohbet eden Sezen çok mutlu olmuştu. Akşam da hep birlikte bir balık lokantasına gitmiştik.
Kenan yeni evlendiği eşini de getirmişti. Artık siz, Sezen’in bunları, tam bir Kenan Onuk hayranı olan Selçuk’a nasıl anlattığını tahmin edin. Kenan ağabeyi Sezen için Amerika’dan getirdiği bir dolar banknotuna imza da vermişti.
Kenan’ın çok iyi bir müzik dinleyicisi olduğunu duymuş ve okumuşsunuzdur.
Bunun en iyi şahitlerinden biri de benim.
Kenan bir ‘Hi-fi Kulüp’ üyesiydi.
Bir gün beni telefonla aradı. Hi-fi cihazı için bir kablo lazımdı. Bu kabloyu sadece Hollanda’da bulmak mümkündü. Bana bir adres verdi. Ben de kalktım bu adrese gittim.
Zwolle kentinin yakınlarında bir köye geldim. Bu köyde aradığım adres bir çiftlik eviydi. Bu çiftlik evine girdiğim zaman, içeride sığır, koyun, tavuk göreceğimi sanırken kartonlar dolusu ses cihazı malzemesi ile karşılaştım.
Bir Hollandalı, ses cihazları için imal ettiği kablolar sayesinde tüm dünyada büyük bir üne kavuşmuştu. Ama bu ünlüyü, benim gibi müzik cahilleri değil, gerçek müzik hayranları bilirlermiş.
Kenan’ın tarif ettiği 1,5 metrelik kabloyu hemen hazırladılar. Fiyatını sorduğum zaman, aldığım cevaptan dudaklarım uçuklayacaktı: 1.250.00 dolar. Çok şaşırmıştım ve ‘neee’ diye de bağırmıştım. ‘Bir buçuk metrelik bir kablo 1.250.00 dolar ha?’
Benim akıl erdiremediğim bu kablo alışları daha sonra da sürüp gitti. Zira Kenan’ın İstanbul’daki diğer Hi-fi arkadasarı da siparişlerini sürdürdüler.
Kenan’ı her ziyaretim sırasında bana, ‘Abi, eve gel de şu cihazları bir gör’ derdi. Bir gün NTV’deki büroda birkaç Hi-fi’ci buluşmuşturlar. “İşte şimdi bize gideceğiz, artık kurtuluşun yok” diyen Kenan’ı dinledim ve o kalabalık grup ile evine gittim.
Bahçeşehir’de muhteşem bir evi vardı Kenan’ın. Evinde ses cihazlarından önce, tüm odalardaki duvarları kaplayan raflarda binlerce plak , kaset ve CD gördüm. ‘Bunlar ne’ diyen şaşırmış halime hepsi güldü. Demekki hepsinin evinde binlercesi varmış.
Kenan, kendisine gönderdiğim kabloların özelliklerini anlatırken, bunu müzık eşliğinde yapıyordu. Gerçekten de o cihaz ve kablolar ile müzık dinlemek bir başkaydı.
Ben şahsen ne klasikçiyım ne de cazcı. Ama o cihazdan ne sesi çıkarsa çıksın muhteşem oluyordu.
”Abi istersen sana klasik Türk müziği de dinletirim ha” deyince sevindim. Gerçekten muhteşem bir ses düzeni ile müzik dinlemek başkaymış. Bu müzik türü ne olursa olsun. Kenan bani o gece müziğe doyurmuştu. Tabii bu ara mutfaktan çıkan yemeklerle de doymuştuk.
Kenan’ın evinde yaşadıklarımı anlattığım Hollandalı eşim de çok merak etmişti o cihazları.
Kenan, “Abi bir gün yengeyle gel” demişti ve biz de bunun planını yapıyorduk ama artık çok geç.
Sevgili dostumun ölüm haberini Ali Yavuz’dan duydum. Pazartesi sabahı saat 05.00’ten itibaren Hollandaca haberlerle meşguldum. O nedenle televizyonlara göz atamadım.
Saat 11.00’de Ali Yavuz ile buluşmaya giderken telefonum çaldı. Arayan Ali Yavuz’du.
‘Başın sağolsun, Kenan’ı kaybettik’ dediği zaman dünya başıma yıkıldı. Otomobili hemen sağa çektim ve durdum. Zira o durumda bir kazaya sebebiyet verebilirdim. Kendimi toparlamaya çalışırken, önce Hıncal Uluç’a, sonra da yardımcısı Fuat Akdağ’a SMS geçtim.
’Keşke ben ölseydim’ diye ağladım.
Rahmetli Kenan Onuk’u, Zincirlikuyu Mezarlığı’nda ziyaretim…
Her ölenin arkasından iyi konuşmak adettendir ama, Kenan Onuk’un arkasından söylenenler, yüreklerden çıkan gerçek duygulardır.
TRT’de Haber Müdürlüğü yaparken birlikte çalıştığımız Ali Kırca, ‘Ne yaptın be tertip’ başlıklı bir yorum yazmış.
Kenan’a söylenecek çok şey var.
O kadar üzdü ki…
Yukarıda veremeyeceği hiçbir hesabı yok Kenan’ın…
Ama bizi terkedip gidişinin hesabını zor verecek.
O bizim için ölmedi. Bunun için rahmet okumak bile içimden gelmiyor.
Ama yaşam gerçeğini kabul etmekten başka çare yok.
Nur içinde yat Kenan !!!
BÜLENT ÖZVEREN
Rahmetli ile en güzel anılarım, Ajda Pekkan’ın, Lahey’deki Eurovizyon Şarkı Yarışması’na katıldığı zaman olmuştu. Gazeteciler arasındaki ‘Haber atlatma’ oyununun en büyüğü, rahmetli Ertuğrul Akbay ile benim aramda geçerdi. Ajda’nın günlük programını koordine eden TRT temsilcisi Bülent Özveren iyi bir dostumdu. “Ertuğrul Akbay, Ajda için senden ne talep etti?” diye sorduğum Özveren, “Bir camiye götürecek ve dua ederken resimleyecek” ipucunu verdi.
Ben de buna karşın Ajda’yı, Hollanda’nın otantik köyü Volendam’a götürmeyi istedim. Özveren “Olur” dedi. Ama sonra program sıkıştığı için Volendam’a gidemedik. Ben de, çalışanlarımdan birini Volendam’a gönderdim ve otantik giysiler getirttim. Lahey’de kısa bir çalışma için zamanımız vardı. Ben de Ajda’ya Hollanda’nın otantik kıyafetlerini giydirdim ve Lahey’de minyatür şehiri gezdikten sonra bir laterna önünde fotoğraflar çektik. Bu fotoğraflar, Hürriyet’ten başka, Kelebek, Hafta Sonu, TV’de 7 Gün’de bolca yayınlandı.
Geçen yılın ekim ayında kaybettiğimiz Bülent Özveren’in ardından şunlar yazılmıştı:
Bir süredir yoğun bakımda tedavi gören Özveren’in vefatını eşi Sebla Özveren Twitter üzerinden yaptığı, “Çok üzgünüm. Bülent’i kaybettik. Başımız sağ olsun.” sözleriyle duyurdu.
TRT’de uzun yıllar çalışan ve 1975-2012’de Eurovision Şarkı Yarışması’nın Türkçe sunuculuğunu üstlenen Özveren, 1943’te İstanbul’da dünyaya geldi. Sultanahmet İlkokulunun ardından, Saint Benoît Fransız Lisesi ile Galatasaray Lisesine devam eden Özveren, İstanbul Üniversitesi, Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu.
Özveren, TRT’nin 1964’te açtığı ilk prodüktörlük sınavında başarılı olarak, TRT İstanbul Radyosu’nda 1965’te göreve başladı. TRT İzmir televizyonunun 1971’deki deneme yayınlarında ilk canlı TV yayınlarını gerçekleştiren usta spiker, 1972’de TRT Haber Dairesinin açtığı spor spikerliği sınavını kazanarak diplomalı spor spikeri oldu.
Özveren, 1970’te, Sebla Özkantarcı ile evlendi.
Bülent Özveren, 1975’te bir öneriyle TRT’nin Eurovision Şarkı Yarışması’na ilk kez katılmasını sağladı. 2012’ye kadar yarışmanın sunuculuğunu üstlendi.
TRT’de 1982’de yayınlanan Riziko adlı programın sunuculuğunu yapan Özveren, aynı yıl TRT’den istifa etti ve Gelişim Yayınlarında editörlük yaptı.
Usta spiker, 1986-1998 arasında TRT’de dış yapımcı olarak, canlı yayınlanan yarışma programlarını hazırlayadı, 1999’da emekli olana kadar sunuculuğunu üstlendi.
TÜRVAK’ta spiker-sunucu bölüm başkanı olarak çalışan Özveren, İstanbul ve Bursa’da çeşitli kurslarda öğretmenlik yaptı.
BAŞAK DOĞRU
Geçen hafta kaybettiğimiz ünlü spiker Başak Doğru ile, mesleğe başladığı ilk yıllarda tanışmıştık.
Daha o yıllarda çok başarılı olacağı anlaşılan Doğru, daha sonra Baş Spiker ünvanına kavuştu.
Başak Doğru’nun ölüm haberi medyada şöyle değrlendirildi.
TRT ESKİ BAŞ SPİKERLERİNDEN BAŞAK DOĞRU VEFAT ETTİ
TRT’nin eski baş spikerlerinden olan Başak Doğru’nun vefat ettiği öğrenildi. TRT’nin efsane spikerlerinden kabul edilen Başak Doğru, İngilizce’nin yanı sıra İtalyanca, Fransızca ve Almanca da biliyordu.
TRT’nin bir dönemine damgasını vuran efsane spikerlerden Başak Doğru’dan acı haber geldi. Başak Doğru’nun dün hayatını kaybettiği öğrenildi.
1945 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Doğru, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdikten sonra İstanbul Belediye Konservatuvarı’na girdi ve burada piyano, armoni ve klasik bale eğitimleri aldı. 1965 yılında TRT İstanbul Radyosu’nda yapımcı ve spiker olarak görev almaya başladı. Çok sayıda programda görev aldı.
1970 yılında BBC’nin Türkçe Yayınlar Servisi’nde spiker ve yapımcı olarak görev almaya başladı. Yedi yıl sonra yeniden TRT Haber Merkezi’nde çalışmaya başladı. Hem radyoda hem de TV’de spiker olarak görev yaptı.
1984 yılında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin ‘En Başarılı Haber Program’ ödülünü kazandı. İngilizce’nin yanı sıra İtalyanca, Fransızca ve Almanca biliyordu.
ADNAN ADVAN
TRT koridorlarında karşılaştığımız zaman, ayakta da olsa kısa sohbetler yaptığım Adnan Advan’ı geçen yılın ağustos ayında kaybetmiştik. Rahmetlinin ölüm haberi medyada şöyle yabkılanmıştı:
TRT’NİN İLK SPİKERLERİNDEN ADNAN ADVAN VEFAT ETTİ
İki yıldır beyin kanamasıyla mücadele eden Advan, iki gün önce rahatsızlanınca hastaneye kaldırıldı ancak kalp yetmezliği sebebiyle Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yaşamını yitirdi.
Sanatçı, 1945’te Viranşehir’de dünyaya geldi. Diyarbakır Maarif Kolejini 1963’te bitiren Advan, 1970’te Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesinde İngiliz Filolojisi’nden mezun oldu.
Advan, Erzurum’da öğrenci olduğu 1969’da TRT Erzurum Radyosuna başladı. Ardından TRT Ankara Radyosu ve TRT Ankara Televizyonunda görev yaptı.
Usta sunucu, 1972’de Londra’ya giderek 1973’e kadar TRT Londra ile BBC Radyo Türkçe Yayın Bölümü’nde çalıştı. Ankara’da askerlik görevini tamamlayan Advan, Ankara TRT Haber Merkezinde radyo ve televizyon haber spikeri olarak görev aldı.
Adnan Advan,1977-1979’da ABD’de Voice of America’nın Dış Yayınlar Türkçe Bölümü ile TRT Washington’da çalıştı, 1979’dan 1988’e kadar ise TRT İstanbul’da radyo ve televizyon haber spikerliği yaptı.
TRT İstanbul’da haber müdür yardımcılığı da yapan Advan, Kanal 6, Kanal 9 ve Ajans 1’de çalıştı.
Yeditepe Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak yer alan Advan, “Türkçeyi doğru, etkili ve güzel konuşma”, “Radyo TV haberciliği”, “Röportaj teknikleri”, “Diksiyon ve hitabet” ile “Diksiyon ve vücut dili” dersleri verdi.
AYTAÇ KARDÜZ
Benim ile yaşıt olan rahmetli Aytaç Kardüz, TRT’de spikerliğe benden önce başlamıştı. Onunla da TRT koridorlarından tanışırız. Hollanda’dan anı dinlemeyi çok seven Kardüz’ün medyaya yansıyan ölüm haberi şöyleydi:
Türkiye’nin ilk haber spikerlerinden Aytaç Kardüz 80 yaşında hayata gözlerini yumdu. Bayram ziyareti için gittiği Muğla’nın Bodrum ilçesinde vefat eden Aytaç Kardüz, 30 yıl boyunca TRT’de görev yapmıştı.
Türkiye’nin ilk spikerlerinden Aytaç Kardüz bayram ziyareti için gittiği Muğla’nın Bodrum ilçesinde hayatını kaybetti.
Denize girdiği sırada aniden fenalaşan Aytaç Kardüz’ün hastaneye kaldırıldığında yaşamını yitirdiği belirlendi.
80 yaşında vefat eden Aytaç Kardüz’ün cenazesi Bodrum’daki özel bir hastanenin morguna kaldırıldı. Deneyimli spikerin Ankara’da defnedileceği öğrenildi.
Aytaç Kardüz yıllarca TRT’nin vazgeçilmez yüzü olmuş, sesiyle haberlere hayat vermişti.
Kardüz, radyo ve televizyon alanında en başarılı spikerlerden biriydi. 1964 yılında göreve başladığı TRT’de 30 yıl boyunca çalıştı. Bir çok spikerin yetişmesinde emeği geçti.
Aytaç Kardüz yıllar sonra TRT Haber’de 15 Temmuz Millet Stüdyosunda kamera karşısına geçerek haberleri sunmuştu.
AYLİN ÖZMENEK
2021 Yılının ocak ayında kaynettiğimiz ünlü spiker Aylin Özmenek de TRT’nin ilk spikerlerindendi. TRT’de göreve başladığım zaman çok ünlenmişti. Her ziyaretimde odasına gider ve kahvesini içerdim. Muhteşem bir hanımefendiydi.
Özmenek’in ölüm haberi medyada şöyle yankılanmıştı:
TRT Eski spikeri Aylin Özmenek vefat etti
TRT eski spikeri Aylin Özmenek, yeni tip koronavirüse (Kovid-19) karşı verdiği mücadele sonrasında tedavi gördüğü hastanede kalp yetmezliğinden hayatını kaybetti.
TRT’nin ilk spikerlerinden Özmenek, TRT Ankara Radyosu’nda 44 yıl spikerlik ve diksiyon uzmanı olarak çalıştı. Özmenek, uzun yıllar TRT Radyo 3’te Gençlere, Beyaz Perde’den, Ses Ustaları, Yeni Plaklar Yeni Yorumlar gibi çok sayıda klasik ve hafif müzik programları yaptı.
Yıllarca Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın hafta sonu konserlerinin canlı yayınlarını sunan Özmenek, birçok spikerin yetişmesinde de önemli rol oynadı.
Ağustos 2020’de hayatını kaybeden gazeteci Varlık Özmenek’in eşi olan Aylin Özmenek, TRT Televizyonu’nda da bazı programlarda görev aldı.
79 yaşında vefat eden Özmenek’in naaşı, 4 Ocak Pazartesi ikindi namazını takiben Kocatepe Camisi’nde kılınacak namazın ardından Karşıyaka Mezarlığı’nda defnedilecek.
HALİT KIVANÇ
Sunuculuğu ve spikerliği ile hep zirvede kalan rahmetli Halit Kıvanç ile dostluğumuz çok eskiye dayanır.1974 yılındaki Dünya Futbol Şampiyonası sırasında başlayan dostluğumuz 1978’de Arjatin’de devam etti. Daha sonra da, dünyanın pek çok yerinde birlikte olduğumuz Halit Kıvanç, benimle birlikte olmayı o kadar çok seviyordu ki, karşılaştığımız her yerde, “Oooooo, ben bu gece Karaçay oteldeyim” der ve otel odama çöreklenirdi. Bu birliktelikten ben de çok mutlu olurdum ama, gecenin geç saatlerine kadar ders çalışması nedeniyle uyuyamazdım.
Rahmetli Kıvanç, 1983 basımlı ‘Gol diye diye’ kitabının bir yerinde benden şöyle söz ediyordu: “Çoğunlukla, Güven Taner’le, Eyüp Karadayı ile, Hollanda’dan gelen ve böyle büyük organizasyonlarda buluştuğumuz eski dost İlhan Karaçay’la beraber oluyordum.”
Rahmetli ile Amsterdam’da da çok kez birlikteliğimiz olmuştu.
Rahmetli ile en hoş anılarımızdan biri şöyle yaşandı:
Bir gün, Barış Manço ile sahneye çıkacağı bir program öncesinde kuliste sohbet ediyorduk.
Rahmetli Kıvanç, “Barışın cebinde akrep vardır veya cebi deliktir” diyerek, onun cimriliğini anlatmak istemişti. Ama Manço da geri kalmadı ve şu cevabı vermişti: “Vallahi, benim cebim delik olabilir ama, Halit abinin cebinde de kocaman bir akrep vardır.”
Rahmetli Kıvanç’ın ölüm haberi medyada şöyle yankılanmıştı:
Ünlü sunucu Halit Kıvanç hayatını kaybetti
Ünlü gazeteci ve maç spikeri Halit Kıvanç, 97 yaşında hayatını kaybetti. Acı haberi oğlu Ümit Kıvanç, twitterdan yaptığı paylaşımla duyurdu. Ümit Kıvanç, paylaşımında “Halit Kıvanç’ı kaybettik. Bizimle birlikte sevenlerinin de başı sağolsun. Cenaze 27’si perşembe, öğle namazından sonra Zincirlikuyu Mezarlığı içindeki camiden kalkacak, aynı mezarlığa defnedilecek” ifadelerine yer verdi.
…VE ERCAN SAN
Kayıtlara şöyle geçmiş rahmetlinin destansı yaşamı:
Ercan San 1937 yılında ailesinin ilk çocuğu olarak İstanbul’da doğdu.
Babası Gümüşhaneli Mehmet Sanioğulları’ndan Öğretmen Sabri Bey, annesi Fehamet Hanım’dır.
Babası ve hamile olan annesi yaz tatili için Gümüşhane’den İstanbul’a gitmiş; Ercan San o sırada doğmuştu.
San, ilk ve ortaokulu Gümüşhane’de okuduktan sonra lise eğitimi için Trabzon’a gitti ancak babası Sabri Bey Demokrat Parti’den milletvekili seçilince okulu Ankara’ya nakledildi ve Ercan San Ankara Atatürk Lisesinden mezun oldu.
Lise son sınıfta Fransızca dersinden beklemeye kalınca Ziraat Bankasında çalışmaya başladı ve bir süre sonra da sınavla asli kadroya geçti.
Ercan San 1956 yılında gazeteciliğe başladı.
Ercan San yönetimindeki TRT Haber’de ilk bilgisayar kullanımı, 1977 seçimlerinde gerçekleşmişti.
Ticaret Postası Gazetesine bir buçuk yıl kadar dışarıdan sporla ilgili yazılar gönderdi.
1958’de memuriyetten istifa ederek Haber gazetesinin kadrosuna girdi.
27 Mayıs İhtilali öncesi sertleşen Demokrat Parti Haber gazetesini süresiz kapatınca Gümüşhane’ye dönen San, ihtilalden bir süre sonra tekrar Ankara’ya gitti.
Öncü Gazetesinde spor muhabiri olarak yirmi gün çalıştıktan sonra Yeni Sabah gazetesine transfer oldu ve Kasım 1960’ta Parlamento Muhabiri olarak göreve başladı ancak bir süre sonra iki arkadaşıyla birlikte işten çıkartıldı.
Ercan San kısa bir süre Kudret gazetesinde çalıştıktan sonra Son Havadis gazetesine geçti.
1965 yılına kadar Son Havadiste görev yapan San, yüksek öğrenimini de bu yıl bitirerek askere gitti.
Ercan San, askerlik dönüşü bir yıl Adalet Gazetesinde çalıştıktan sonra 1968 yılında TRT’ye girdi ve Parlamento Haberleri Müdür Yardımcısı olarak göreve başladı.
Daha sonra müdürlüğe terfi eden San, 1982 yılı şubatında TRT Haber Dairesi Başkanlığına atandı ve iki buçuk yıl bu görevi yürüttü.
TRT’de yönetim değiştikten bir ay sonra müşavirliğe alındı.
San, Gazeteciler Cemiyetinde yayınlanan bir röportajda şu ifadeleri kullanmıştı:
Ercan San 1969 yılında Öğretmen Çiğdem Hanım’la evlendi.
Burcu ve Burak adında iki çocuğu; Yağmur adında torunu olan San, kızı Burcu’yu elim bir trafik kazasında kaybetti.
Ercan San, eşi Çiğdem San’ı 3 Ağustos’ta kaybettikten sonra, kendisi de 19 Kasım 2022’de vefat etti.