Mersin Barosu, "Devletler, çevre dengesi üzerinde egemenlik hakkına sahip değildir. Haliyle her ne suret ve gerekçeyle olursa olsun bir canlının devlet eliyle öldürtülerek, ekolojik dengeye müdahale edilmesi kabul edilemez. Bugün yarım milyon canlı türünün yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olduğu belirtilmekteyken, devletin engel olan sıfatı ile namlunun önünde değil de, namlunun arkasında tetiği çeken tarafta yer alması trajiktir..."
-“DEVLETLER, EKOLOJİK DENGE ÜZERİNDE EGEMENLİK HAKKINA SAHİP DEĞİLDİR...”
Mersin Barosu, Tarım ve Orman Bakanlığının 7. Bölge Müdürlüğü aracılığıyla Mersin bölgesinde 23.10.2023 tarihinde 37 yaban keçisinin avlanmasına izin verdiği 10 ihalenin yürütmesinin durdurulması ve iptali için Mersin 2. İdare Mahkemesine, hayvanın zevke ve cinayete konu edilmesinin hukuka aykırı olduğu, cinayetin spor olarak kabulünün mümkün olmadığı, hayvanların yaşam hakkının ihlal edildiği ve ekolojik dengenin bozulacağı gerekçesiyle 19.10.2023 tarihinde dava açtı. Dava dilekçesinde, “Devletler, çevre dengesi üzerinde egemenlik hakkına sahip değildir...” denildi.
Tarım ve Orman Bakanlığı 7. Bölge Müdürlüğü aracılığıyla Mersin Bölgesinde 37 yaban keçisinin avlattırılması için; 23.10.2023 tarihinde saat 10.00’da Çamlıyayla Cehennemderesi YHGS'deki 8 Adet Yaban Keçisinin avlattırılması, saat 10.30’da Tarsus Kadıncık Vadisi'ndeki 8 Adet Yaban Keçisinin avlattırılması, saat 11.00’da Tarsus Hopur Topasır YHGS'deki 1 Adet Yaban Keçisinin avlattırılması, saat 11.30’da Mut Kesteldagı YHGS'deki 2 Adet Yaban Keçisinin avlattırılması, saat 12.00’da Gülnar - Azıtepe DA'daki 2 Adet Yaban Keçisinin avlattırılması, saat 13.00’da Agıldere DA'daki 2 Adet Yaban Keçisinin avlattırılması, saat 13.30’da Silifke Cılbayır DA'daki 2 Adet Yaban Keçisinin avlattırılması, saat 14.00’da Silifke KIRTIL DA'daki 2 Adet Yaban Keçisinin avlattırılması, saat 14.30’da Hisardagı Gedikdagı YHGS'deki 7 Adet Yaban Keçisinin avlattırılması, saat 15.00’da Sugözü, DA'daki 3 Adet Yaban Keçisinin avlattırılmasıyla ilgili ihalenin ilanı üzerine Mersin Barosu, ihalelerin yürütmesinin durdurulması ve iptali için açtığı dava dilekçesinde şu ifadelere yer verdi:
YARIM MİLYON CANLI TÜRÜNÜN YOK OLMA TEHLİKESİ İLE KARŞI KARŞIYAYIZ...
“Davalı idare muhtemelen, avlatılacak hayvanların ekolojik dengeyi sağlamak uğruna avlatılacağını iddia etmektedir. Bu iddia kabul edilebilir olmamakla birlikte eğer amaç ekolojik dengeyi sağlamaksa, bunun bir turizme ve para kapısına dönüştürülmesine lüzum bulunmamaktadır.
Devletler, çevre dengesi üzerinde egemenlik hakkına sahip değildir. Haliyle her ne suret ve gerekçeyle olursa olsun bir canlının devlet eliyle öldürtülerek, ekolojik dengeye müdahale edilmesi kabul edilemez. Bugün yarım milyon canlı türünün yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olduğu belirtilmekteyken, devletin engel olan sıfatı ile namlunun önünde değil de, namlunun arkasında tetiği çeken tarafta yer alması trajiktir.
“TÜM İNSANLIĞIN YAŞAM HAKKI TEHDİT ALTINDA OLACAKTIR...”
Hukuk devletinin doğasever ve çevreci bir vatandaşı olarak kısa ve uzun vadede, bu avlanmalar sebebiyle ekolojik dengesi bozulacak bir coğrafyada, tüm insanlığın yasam hakkı tehdit altında olacaktır. Ekosistemdeki her bir canlının hayatı bir diğer canlının hayatıyla doğrudan doğruya ilgilidir. İnsanoğlunun, devlet eliyle ekosisteme müdahale etmesi kısa ve uzun vadede tüm insanlığı olumsuz şekilde etkileyecektir.
Yaban hayatının ve tüm habitatın yasam hakkının teminatı olması gereken bir Bakanlıgın, yukarıda bahse konu edilen ihaleleri yaparak, 37 canı para karşılığında, bayağı zevke ve cinayete konu etmesi kabul edilebilir değildir. Davalı idare, söz konusu ihalelere; "yaşlı ve hatalı erkek bireylerin avlatılarak ekosisteme katkı sağlandığı" gibi bir gerekçe sunmaktadır. Bu beyan dahi tek basına, insanoğlunun doğaya hükmetmeye çalışma hatasına düştüğünü göstermektedir.
TÜRKİYE’NİN TARAF OLDUĞU ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERE AYKIRIDIR...
Şu an yaşanmakta olan Covid-19 krizi dahi, büyük ölçüde insanoğlunun yaban hayatına müdahale etmesinden, hatta ondan beslenmesinden kaynaklanmaktadır. Reelde insanoğlunun avlanarak beslenme ihtiyacını karşılaması gibi bir gereklilik bulunmadığı gibi, avcılığın bir spor olarak kabulü de mümkün değildir. Nasıl ki insanoğlu bir spor dalı için kendi canını ortaya koymuyor ya da koyamıyorsa, başka bir canlının canının ortaya konduğu bir cinayetin de spor olarak kabulü mümkün değildir. Bunun ekosistemin ve yaban hayatının korunması için yapıldığını söylemek ise vicdanlarla alay etmektir. Söz konusu yaban keçilerinin avlanması, gerek evrensel ilkelere gerekse Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere aykırıdır.
İNSANOĞLUNUN DOĞAYA HÜKMETMEYE ÇALIŞMASINA BİR AN ÖNCE SON VERİLMELİ...
İnsanoğlunun doğaya hükmetme ve onu kontrol etmeye çalışmasına bir an önce son verilmeli, hele de bunun için kamu gücünün, devlet erkinin kullanılmasına asla müsamaha gösterilmemelidir. Bu dilekçenin yazıldığı saatlerde dahi bir can pazarı yaşanmakta, yaban hayvanları insanoğlunun bayağı zevklerine kurban edilmekte, bu bayağı zevkten kamuya parasal kaynak oluşturmak gibi de bir utanç yaşanmaktadır. Bu aşamada Sayın Mahkemenizce bir yürütmenin durdurulması kararı verilmesi, netice itibariyle de davaya konu ihaleler ile tesis edilen idari işlemlerin iptali elzemdir. Zira aksi bir durum, canların kaybedilmeye devam etmesi manasına gelecek. Hem insanlığımız, hem de doğa için telafisi imkânsız zararlar ortaya çıkacak, nihayetinde tükenmekte olan Dünyamız yok olacaktır.”