Çamlıbel’deki Âşıklar Parkı’nın yanı sıra Merkez Bankası’nın önündeki parkın ortasından yol geçirilirken, Fasıkayabalı Caddesi’ndeki iki park halen varlıklarını korusa da beton yığınları arasında boyunları bükük durular!
1860’lı yıllarda bir liman kenti olarak kurulan Mersin’in 1900’lü yıllarda şekillenen kimlikli mimarisi yerel yöneticilerin ufuksuzluğuna kurban giderken, elde kalan son örnekler de yok olmanın eşiğinde.
Kırmızı kiremit çatılı yapılar yok edilerek kent boz betona bezendi...
Belediyeler tarihi parkların ortasından yol açarken, restore edilmeyi bekleyen sit yapıların çevrelediği örnek meydana da dokuya zıt trafo yerleştirildi.
Mersin’in Cumhuriyet’le birlikte şekillenen kent kimliğine dayalı oluşan planlı yapılaşmaya göre, idari alanlar, merkezi iş alanları, konut alanları ayrılır.
Planın başta estetik olmak üzere ışık ve ısı, hava akımı, kolay ulaşım eksenli hazırlandığı dikkat çeker.
Mahallere serpiştirilen ortak park ve meydanlar Avrupa kentlerini çağrıştırır.
Mersin’in ilk şehir planlarını yapan Jansen, ilerleyen süreçte yaşanacak göç olgusunu öngöremediğinden Toros Devlet Hastanesi civarını Tayyare Meydanı, 23 Evleri Amele Mahallesi olarak işaretler.
Demiryollarına paralel seçilen alana Tayyare Meydanı kurulabilseydi Mersin bugün daha farklı konumda olurdu!
Sahili doldurup park düzenleyen ehil olmayan ellerin yönetimindeki kentin mimarisi, nüfus artışına paralel çıkıştaki karakterinden uzaklaşır.
Zamanla Çamlıbel, Yenimahalle ve Camişerif Mahallelerindeki meydancıklar çevrede oluşan niteliksiz yapılaşmanın gölgesinde kalarak yok oldular.
Çamlıbel’deki Âşıklar Parkı’nın yanı sıra Merkez Bankası’nın önündeki parkın ortasından yol geçirilirken, Fasıkayabalı Caddesi’ndeki iki park halen varlıklarını korusa da beton yığınları arasında boyunları bükük durular!
Özgün mimaride ikinci kuşak yapıların açtığı gedik, 1970’li yıllarda başlayan yoğun dış göç dalgasıyla doruğa ulaştı.
Üçüncü kuşak yapılarla yolu apartman kültürüyle kesişen Mersin, beton yığınlarına bezenirken, planlama hataları sonucu tarihi merkezde çöküntü bölgeleri oluştu.
Mimarinin huğdan apartman, gökdelen, plaza, towerslere uzandığı süreçte, dördüncü kuşak yapılara triyonlar harcanırken geleceğin emaneti boynu bükük bırakıldı!
Kentin tarihi dokusunu koruyup, artan nüfusu yeni yerleşim alanlarına yönlendiremeyen yerel yönetimler, elde kalan tek tük tarihi ve kültürel mirasın korunmasına dönük de gerekli adımları maalesef atmadılar, atmıyorlar.
Camişerif Mahallesi-Salim Güven İlköğretim Okulu arkasındaki, belediyelerin görmezden geldiği, belki de bazı şehir plancısı ve mimarın bile haberdar olmadığı tarihi meydancık, çevresindeki kendisi gibi kaderine terk edilen sit yapılarla kurtarılmayı bekliyor.