“Arkadaşlar hayata doğru pencereden bakma…” koşullu gibi görünen bir saptama olsa da, kendi içinde ilgili her kesimin öncelikli doğrularını bulup özgürce o görüşü savunarak sahip çıktığını görüyoruz.
Biraz gizemli görünen önsözümün ana teması hayata sporcu veya sporcu kişiliğiyle bakabilme için bir dünya bakışı yaratmak. Bahsetmek istediğim sporu bebekliğimizden ömrümüzün sonuna kadar yapabilerek yaşamımızın her aşamasında bize vereceği katkıyı en üs düzeyde hissedeceğimiz dünyaya bakan pencereden bahsediyorum.
Altmış yaşındasın zevkle sabahın 5,30 da kalkıp iki saat koşu veya sporun branşlarından herhangi birisini lise yıları tadında yapabiliyor olmak, en üst düzeyde sporcu centilmenliğini yaşam tarzına dönüştürebilmek inanın ki çok güzel bir dünya.
Çok başarılı basket koçu, elindeki sporcuları maça çok iyi hazırlayarak liyakat esasıyla sahaya çıkarttığı takımının her bireyini kendi evladı veya yakını gibi içten, gerçekçi yönlendirmelerle zaferle bitecek başarılı sonuçların coşkusunu, idareciden masöre, seyirciden maça gelemeyen taraftara kadar herkesin hissederek yaşamasını sağlar.
Arkadaşlar, bahsetmek istediğim çok başarılı basket koçu ülkeyi yöneten olsa, oyuncular seyirciler diğer ilgililer halk olsa hep beraber başarsak ve sevinsek...
Spor yaşamımıza bilimsel olarak girebileceği en ufak yaşımızda bir eğitim gibi kabullenip öncelikle başarılı liyakatli yöneticiler, sağlıklı mutlu bireylerin yaşadığı çok güzel bir ülke oluruz.
Arkadaşlar bugün sporun çocukluğumuzun ilk yıllarında, en doğru ve bilisel olarak hayatımıza katıldığında sosyal yaşamımıza sunacağı katkılardan bahsetmek istedim.
İnanın spor, erişildiğinde doyumsuz tadını tüm yaşamınız boyunca göreceğiniz çok güzel, biz istemezsek hiç kimsenin uyandıramayacağı bir rüyadır…
En güzel günler dileğiyle hoşça kalın, sporda kalın…