Bedir Solmaz | Uğur Mumcu çok haklıymış! | MERSİN MOZAİK
Bedir Solmaz

Bedir Solmaz

Uğur Mumcu çok haklıymış!


Arı duru tüm değerlerin aşındığı, her konuda kavram kargaşasının yaşandığı çok yakıcı, hatta kavurucu süreçten geçiyoruz...

Herkes kendince birşeyler söyleyip yorumlar yapıyor...

Ukalalığın sermayesi olmadığından mıdır nedir, bol keseden atmak  iliğimize işlemiş. Bilelim bilmeyelim her konuda ahkam keseriz. Toplumun çıkarları uğruna inandığı yolda ölenlerin, öldürülenlerin ardından kanının yerde kalmayacağına, anılarının yaşatılacağına dair sözler veririz; gelin görün ki söylenenler hep lafta kalır.

İşte sözde yeni bir yılın ilk ayı bitti bitecek.Yani, verip de yerine getiremediğimiz onca sözün üzerinden bir yıl daha geçti.Vaat edilenlerin yerine getirilmesinden vazgeçtik, sahip olduğumuz değerler de birer birer elimizden kayıp gidiyor.

Sizi bilmem, ama bu mesleğe kıyısından köşesinden bulaşan birisi olarak yüzüm her ocak ayında daha çok kızarıyor...

Çünkü verilen sözleri yerine getirememenin aczi içindeyim.

Ben, Atatürkçüyüm.Ben, Cumhuriyetçiyim.Ben, laikim.Ben, anti-emperyalistim.Ben, tam bağımsız Türkiye’den yanayım.Ben, özgürlükçüyüm.Ben, insan hakları savunucusuyum.Ben, terörün karşısındayım.Ben, yobazların, vurguncuların, çıkarcıların  düşmanıyım.

Dün sabaha değin, araştırarak yazdığım hiçbir konuyu yalanlayamadınız. Öyleyse vurun, parçalayın!

Her parçamdan benim gibiler, beni aşacaklar doğacaktır.” diyerek özlenen aydınlık Türkiye’yi yaratmak için gecesini gündüzüne katarak çalışan Uğur Mumcu, semirip gelişecekleri karanlığın özlemini çekenler tarafından 32 yıl önce katledilmişti.

Her zaman olduğu gibi kaybettiğimiz yeri asla doldurulamayacak olan bir değerin ardından, bir kez daha yerine getirmeyeceğimiz boyumuzdan büyük sözler etmiştik.

Neydi o günler, meydanları dolduran mahşeri kalabalık!..                                         

1993-2025, aradan geçen32 yıllık süreçte çok şey değişti.

Ne acıdır ki, değişim iyiden güzelden yana olmadı; bazı konularda yenilikler yaşansa da, insanın yücelmesi adına o günleri de arar duruma geldik...

Yangın yerini aratmayan dünyanın dört bir yanında yoksul ocaklarına ölüm yağarken, çevrenin egemeni leş kargaları, son kalıntılarıda didiklemek için tepemizde daireler çiziyorlar.

Ülkemizde çirkinlikleri görmezden gelen basın medyaya dönüşürken, özelleştirme adı altında peşkeş çekilen kamu kaynaklarından pay kapan patronların emir erine dönüşen gazeteciler toplumdan kopup sırça köşklere kondular.

Hadi patron sofrasında kırıntı toplayanların tuzu kuru diyelim; ya Uğur Mumcu’nun,” Giresun’da yoksul köylüler, sizin için öldük.Ege’deki tütün işçileri, sizin için öldük.Doğu’daki topraksız köylüler,  sizin için öldük. İstanbul’daki, Ankara’daki  işçiler, sizin için öldük. Adana’da paramparça  elleriyle, ak pamuk toplayan işçiler, sizin için öldük.

Vurulduk, asıldık, öldürdük ey halkım, unutma bizi.

Bağımsızlık, Mustafa kemal’den armağandı bize.Emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen ülkemizin bağımsızlığı için  kan döktük sokaklara.Mezar taşlarımıza basa basa, devleti yönetenler, gizli emirlerle başlarımızı ezmek, kanlarımızı emmek istediler.Amerikan üsleri kaldırılsın dedik, sokak ortalarında sorgusuz sualsiz vurdular.

Yirmi iki yaşındaydık öldürüldüğümüzde ey halkım, unutma bizi…” çığlıklarıyla uyardığı biz tek ekmeğe muhtaç, zincirinden başka kaybedecek şeyi olmayanların, seslenişe kulak vermeyip un gibi ezildikleri değirmene su taşıma aymazlığına ne demeli?

Gerçek anlamda yursever Uğur Mumcu çok haklıymış!

Ne acıdır ki O'nun çığlığını duymadık, duyamadık biz...

Kalpaksız Kuvayi Milliyeciyi özlemle arayıp saygıyla anarken, suçluluğun ağır yükü altında eziliyorum.

 



ARŞİV YAZILAR