‘Milletvekili Beyaz Eldivenli Olmalı!’
Cumhuriyetin ilk yılları…
Başbakan İsmet İnönü öğleden sonra Çankaya’ya çıkar.
Ve Cumhurbaşkanı Atatürk’le görüşür:
Görüşme konularından birisi, “Milli Savunma Bakanlığının alacağı silahlar…”
Silahlar yurt dışından gelecek… İki fabrika “silahları vermeye hazır.”
Öyleyse Cumhurbaşkanı ile Başbakan “neyi” konuşuyorlar?
Konuştukları; “Bu iki silah fabrikasının Türkiye temsilcisinin bir milletvekili oluşu.”
Cumhurbaşkanı, Başbakana soruyor:
-Ne düşünüyorsun?
Başbakan:
-Silah alımını erteleyeceğim. Ve ihaleye “başka firmaların da katılmasını sağlayacağım.”
-İyi edersin… Başka bir şey var mı?
Başbakan:
-Var…
Cumhurbaşkanı:
-Nedir?
Başbakan:
-Milletvekillerinin devlet ihalelerine katılmaları- katılmamaları konusundaki yasaları gözden geçirtmek istiyorum.
Cumhurbaşkanı:
-Bence bu kanunla olmamalı… Milletvekilleri böyle işlere girmenin sakıncalı olacağını kendileri anlamalıdır.
Başbakan:
-Haklısınız.
Cumhurbaşkanı:
-Bir milletvekiline, “Sen devlet ihalesine giremezsin!” demek, milletin seçtiği insana güvenmemek demektir. Birkaç arkadaşımızın yaptığı yanlış, bütün milletvekillerinin üstüne yayılmamalı… Bunları aramızda çözmeliyiz.
Başbakan:
-Ne yapmamı uygun bulursunuz?
Cumhurbaşkanı:
-Bu işi, özel konuşmalarımızda ele alalım. Ben, siz, bakan arkadaşlarımız… Sohbetlerimizle, tutumlarımızla bunu önleyebiliriz.
*************************
Cumhurbaşkanı bir akşam yemeğinde, silah tüccarı milletvekilinin misafiri olur.
Ev sahibi misafirine evini gezdirir.
Ev büyük ve konforlu… Çok güzel döşenmiş…
Cumhurbaşkanı, ev sahibini kutluyor:
-Çok zevkliymişsin… Evini iyi döşemişsin…
Sonra yemeğe geçiliyor…
Masada havyar dahil “her şey” var.
Cumhurbaşkanı yemek esnasında yer- içer… Arada da “bazı sözler” söylüyor.
Örneğin; “Milletvekili demek, ülkenin en yetişkin insanı demektir.” Diyor.
“Dokunulmazlığı vardır” diye devam ediyor.
Ardından, asıl konunun “kıyısından- kenarından” dolaşmaya başlıyor:
-Ama yine milletvekili demek “Beyaz eldivenli olmak” demektir.
*******************************
Neden “başka renk” değil de, beyaz?
Beyaz, “kolay kirlenir” de ondan…
Cumhurbaşkanı:
-Milletvekili, gerekmedikçe her şeye dokunmaz! Beyaz eldivenin parmakları tozlanabilir, kirlenebilir… Hiç değilse, öyle görünür karşıdan…
********************************
Masadakiler, ev sahibine bakıyorlar. Ev sahibi sessiz…
Cumhurbaşkanı devam ediyor:
-Neyi yapıp, neyi yapmayacağını takdir etmek, milletvekilinin anlayışına kalmıştır.
Sonra ev sahibine dönüyor:
-Sizin ticari işleriniz nasıl gidiyor?
-Milletvekili olunca dağıttım efendim. Ticaretle uğraşmıyorum.
-Yaa öyle mi? Demek yanlış biliyorum. Bana senin bazı “temsilciliklerin” olduğunu söylemişlerdi…
-Bir, iki fabrikam var efendim.
-Ne fabrikaları?
-Silah…
-Bravo! Ülkenin en üstün sanayisini Türkiye’de temsil ediyorsun. Ardından da “Ticaretle uğraşmıyorum.” dediğine göre... Bu işi fahri olarak yapıyorsun anlaşılan. (!)
(Alıntıdır)