Nermin Ergenekon’dan -DOĞU SİNEMASI-
Gazeteci- Yazar Nermin Ergenekon’dan DOĞU SİNEMASI okurlarıyla buluştu.
Hani, başladın mı, bir yandan ille de bitireceğim dediğiniz, bir yandan da aman bitmesin dediğiniz kitaplar vardır ya, işte Nermin Hanım’ın kitabı böyle bir kitap olmuş.
“Doğu Sineması” ve “Kar Yolcuları” adlı iki uzun öyküsüyle okurlarıyla buluşan yazar, toplumcu ve gerçekçi anlatımıyla, okurlarını yıllar öncesine, doğup- büyüdüğü yerlerle tanıştırmış.
İlk öyküsünde adeta Erzurum “çarşı- pazar” örneği gibi, çarşıdaki her çeşit esnafla, Erzurum’daki memurlarla, faytoncularıyla, askerleriyle, subaylarıyla, onların eşleri ve çocuklarıyla, Erzurum’un yerli kadınlarıyla tanışıyorsunuz. Bu arada öykünün sürükleyici ve büyüleyici havasına kendinizi kaptırmışken ve bu kadar insanın arasında “BEN NERDEYİM?” derken, birden karşınıza öykünün başkahramanı Refik çıkıyor ve onun peşinden gidiyorsunuz…
Refik’i sadece parlak ve körüklü çizmeleriyle, kadife şeritli süvari pantolonuyla, gri gömleği ve gösterişli ceketiyle değil,
Adam duruşuyla, iyi aile babası olmasıyla, görevini eksiksiz yapmasıyla, hoşgörüsüyle, tatlı sertliğiyle, hoşgörüsüyle ve yenilikçi düşünceleriyle tanıyorsunuz…
………………………….
Nermin Hanım’ın “Kar Yolcuları” ikinci öyküsüyle tarihin en büyük savaş faciası olan Sarıkamış olayını anlatıyor.İlk öyküde arada bir gülümseten yazar, ikinci öyküsünde okuyucusunun yüreğine bu olayı adeta “ok gibi saplıyor”… 80 haneli Başköy’ün iyi yürekli Beran Ağa’sı, Huri Ana, Sara Gelin, askere götürülen Aras ve Ferman, kuma gelin Destan, Ermeni Kriko, Ablası Bedros…
Yokluklar…
Yoksulluklar…
Acımasız kış koşulları…
Salgın Hastalıklar…
Ölümler…
Ve bastırılmış isyanlar…
Haykırışlar...
Ve Sarıkamış Allahuekber Dağlarında soğuktan donarak ölen 50 binden fazla Mehmetçikler…
“Allahuekber yollarında en ufak bir engel yoktu. Yalnızca bizleri sıkıştıran kar, buz, soğuk ve ölüm duvarları vardı. Sırtımız çıplak, karnımız aç… Gündüz yumuşayan çarıklar geceleri buz keserdi. Bölüğümüzün çoğu çıplak ve çarıklıydı. Donmuş çarıklarla askeri dağa sürmek nasıl vicdansızlıktır?”
Nermin Ergenekon son kitabında iki ayrı konulu öyküyle okuyucusuyla buluşuyor. Yazar müthiş gözlem gücüne oya gibi işleme yeteneğini de ekleyince ortaya gerçekten doyumsuz bir eser çıkmış.
……………………………………………………………
Sağolasın Nermin Hanım… Ellerinize sağlık olsun… İlk öykünüzde gülümsettiniz… İkinci öykünüzde ise yukarıda da yazdığım gibi, Erzurum’un soğuğunu, ayazını iliklerimize kadar hissettirdiniz…
Orhan Veli şöyle demiş;
Neler yapmadık, / Şu vatan için. / Kimimiz öldük, / Kimimiz nutuk söyledik.